suyu bulandırıp balıkların oynaşmasından zevk alan, kendi kendinin bu dünyada yapabileceklerine dair her hangi bir beklentisinin karşılık görmeyeceğinden emin olduğundan huysuz ve bencil bir çocuk gibi zırlayarak ilgi görmeyi uman, zavallı insanlardan birinin ortalığa bıraktığı naif kokulu bir entry ile karşı karşıyayız. dinde olsun, millette olsun, gelir kesiminde olsun, insanları sınıflandırmanın ve dahası faşizan bir tavırla bulundukları yerde olmalarından suçlamanın kesif kokusu değişmiyor. sanki iç organları çürümüş zombilerin osuruğu gibi hayattan soğutan bir koku.sözler ortaya sıçılmış ve hala sıcak, anlam yok ama, o her şeyden önce içinde olduğu bu sözcüklerden kaçarak uzaklaştı ve yerini bu kesif çürümüşlüğe bıraktı.
bu koku ne marka deodorant sıksanız,hangi ırktan gelseniz, kaç kere zemzemle yıkansanız, ne yaparsanız yapın gitmez üzerinizden. bu koku ruhunuzun içinden çürümüşlüğünden gelmektedir, ve saldırır yaşama anlam dolu kelimelere ki kendi ile doldursun. çok olmak çoğalmak miktarın şanındandır onlara göre, ne kadar paran var, günde kaç rekat namaz kılarsın, anan baban ne kadar bilmemne ırkındandır, daha da daha derler, çok oldukça üredikçe niteliğinin tıynetsizliğini, çokluğun bu vasfı örter zannederler. mevlananın, yunusun, yusufun kuyularda çileye sabredebilmesi bu kokunun yokluğundandır. miskü amber ağusudur, öldürsede şan veren gerçek sevginin büyüsüdür, ama onlar bu insanları överken bile gözleriyle bakıp "ben ne kadar çok biliyorum" der aynı çokluğun anlamsız boşluğunu dimağlarından boşaltıp etrafa ağır bir yük yüklerler, gerçeğin hafifliğinden ve basitliğinden bi haberdirler.
insanlığa bakıp küçük gören, hakir gören mel'un
bre söyle çirkinlikten ötürü
neden aynayı suçlarsın
bir yol silkelen bir yüzüne bak
aç aç armudun sapıynan oynarsın
sen her yol küfrettin ki
sebeb, güzellik yok der yanarsın
güzellik içte yoksa göremezsin
sen hep çevreye boşa bakarsın.
kendi güzel söz söylemeyen
sağırdır, neki güzel söz duya
kendi gül bahçesine su vermeyen
haketmez ki, bülbülün aşkına vara
kendisi güzel gözle içten bakmayan
göremezki, güzelliğin ne olduğunu bile
bilede gelip burda bize anlata
ki bizden de hoş karşılık bula
bir de gelsinler böyle boş beyinle, böyle kokuşmuş sülük gibi bir ruhla size insan olmaktan bahsetsinler. okumayın siz okudukça bir bok olduklarını sanarlar zavallılar, belki ilgi görmezlerse yol izan öğrenirler dize gelirler.
edit : birde bunlardan en kesif kokanı, insanların fukarağlığından, cehaletinden muzdarip olduğuna dışarı çıkamaz olmuşmuş, umuyorum olduğu yerde kalır dışarı çıkmaz. bize iç burkucu kokusunun sözleriyle geldiği kadarı yetiyor, birde varoşlarını , istanbulun sokaklarını çıkıpda kirletmesin aman.