Yıllardır aşk diye birşey olmadığını yaşadığımız yoğunlaştırılmış sevgiyi aşk sandığımızı iddia ettim. Hatta çoğu kişiyi buna ikna etmişliğim bile vardı. Fakat son zamanlarda anladım ki yıllardır yanlış bir tezi savunuyor ve insanları yanlış bir düşüncenin etkisi altında bırakmaya çalışıyormuşum. Ne yalan söyleyeyim kısmen pişmanım... insan öyle değişken bir varlık ki yaşamı boyunca farklı evrelerde farklı şekillere bürünüp farklı beğenilere ve fikirlere sahip olabiliyor. Bugün doğru olduğuna inandığın tezin karşıt bir görüşle çürütülmesi ve doğruluğunu yitirmesi ve karşıt görüşünde doğruluğa inanan başka bir insan beyninde çıkıyor olması sizcede garip değil mi ? insan denilen varlık içinde çelişiyor ve sürekli kendiyle çekişiyor. Ben de bazı anlarda benzer durumlarda kaldığımda acaba benliğim mi değişiyor yoksa olaylara farklı açılardan ve pencerelerden bakmayı mı öğreniyorum ikilemi arasında kalıyorum ve her nedense sürekli b şıkkının doğru olmasını istiyorum. çoğu zaman kendimden ayrıldığın oluyor fakat Demates'in dediği gibi doğrulardan asla ayrılmıyorum(ayrılmamaya çalışıyorum) Bu durumun aslında hayatın ilerlemesinde bir gereklilik olarakta düşünmüyor değilim... Düşünmesem ve değişmesem sürekli kendimi denemek zorunda kalmaz kendim için bir karara varırdım. Demek ki beynim sürekli bir arayış ve deneme içerisinde ve ben bunun olmasından hiçte şikayetçi değilim. Aşk mevzusunda geldiğim şu noktada baz alındığında aşktan ne kadar anlamayan bir adam olduğum düpedüz ortaya çıkıyor. Kısaca aslında aşk varmış ama söylendiği gibi mutluluk veren birşey değilmiş bilakis acıyı tetikleyen ve mutsuzluğun bedeni kuşatmasına yardım ve yataklık eden bir şeymiş...