Lewis Carroll'ın Alice in Wonderland ve through the looking glass isimli kitaplarından filmleştirilen tim burton filmi. müthiş bir hayalgücüne sahip bir yazarın, müthiş bir hayalgücüne sahip bir yönetmenle buluşması. öncelikle biraz yazardan bahsetmek istiyorum. 19. yy sonlarında yaşamış olan yazar aklın, mantığın ve pozitivizmin öne çıkarıldığı bu dönemde hayalgücüne ve fantastik olana yönelen yazarlardan biridir. insanlığı 1. dünya savaşı'na yönlendiren bu dönem sanayi devrimi ile birlikte gelişen makineleşmenin insanı insan doğasından uzaklaştırdığı bir dönemdir. dünyanın büyük bir çalkantı içinde olduğu bu dönemde akla, mantığa ve toplumsal kurallara büyük önem verilmektedir. lewis carroll yukarıda bahsedilen iki kitabında toplumun baskısına ve kuralcılığa karşı özgürlüğü ve hayalgücünü öne çıkarmıştır. genellikle çocuk kitabı gibi görülen bu kitaplar aslında içlerinde çok derin anlamlar ve toplumsal eleştiriler de barındırmaktadır.
Tim Burton kitapların özellikle masalsı yanını öne çıkarmış. klasik bir masal formatı olarak bir çocuğun çocukluktan çıkıp hayata ve sorumluluklara giriş aşamasını hayalgücü ile süsleyerek geliştirmiş. makyajlar, kostümler ve dekor harika. filmin geçtiği hayal dünyasına hemen giriyorsunuz ve film bittiğinde de çıkmak istemiyorsunuz. özellikle tim burton'ın kadrolu oyuncuları johnny depp ve helena bonham carter harika performanslarıyla yine karşımızdalar. kitaplardaki karakterler çok iyi bir şekilde canlandırılmış. mart tavşanı, tweedledee / tweedledum, cheshire cat, bayard ve mavi tırtıl çok başarılı bir şekilde anime edilmiş. bu durum hiçbir yapaylık göremeden, masala kendinizi kaptırarak izleyebilmenizde çok önemli bir etken oluyor. filmde karakterine oturmadığını düşündüğüm tek kişi anne hathaway. hem oyunculuğu hem de dış görünüşü nedeniyle beyaz kraliçe rolüne tam olarak uymamış gibi geldi bana. konuştuğum birkaç arkadaşım da aynı şeyi söyledi diyebilirim. film için getirebileceğim tek eleştiri de bu zaten. tabii ki kitapta çok sevdiğim birkaç bölümün de atılması var ama bu yönetmenin ve senaristin tercihi ve açıkçası onların öne çıkarmak istedikleri şeylere bakarsak bu tercihleri de doğru geliyor.
alice in wonderland genel olarak hayal kurmaya, imkansız görüneni düşlemeye, sıradan değil farklı olmaya bir övgü. filmin özellikle dans sahnesinde toplumsal kuralcılık ve insanın özündeki coşkudan uzaklaşması büyük başarıyla anlatılmış.
2 yıldır merakla beklediğim bir filmdi, hayal kırıklığına uğratmadı. tekrar tekrar izlenmesi gereken harika bir film.