bazı gerçeklerin nasıl kesinlik kazandırılıp insan önüne konduğu konusunda meraktan çatlatacak gibi olan tespittir.
eldeki bilgilerle kimi fikirlere ulaşılması mümkündür, ancak insan duyularının ve aklının yetersizliğinin söz konusu olduğu şartlarda ne kadar kesin kanıya varılabilir, muallaktır. sürekli şu, bu hakkındaki gerçekler diye dile getirilen unsurların aslında en basit, en kolay varsayımlar olduklarından sık sık karşımıza çıktığı düşünülmelidir. madem varsayımların her biri gerçek sıfatıyla nitelendiriliyor, gerçek şudur: insan yaratılmadan evvel meleklerin katında başıboş ruhlar halinde barınıyorlardı. Tat almaktan, yürüyebilmekten aciz, içkinin, sigaranın, karşı cinsin verdiği zevkten noksan, görmek, gezmek, konuşmak gibi keyiflerden uzak şekilde yaşam sürüyordu. yaratıcı, bu insan ruhunu bir bedenle örttü topraktan yarattığı. yetersizliğini bir kadınla tamamladı üremek konusunda. ve her ruhu bir bir yarattı tarihten bugüne, hala da yaratıyor ta ki son gün gelip de dünyanın biteceği ana dek. ve anlaşılacağı üzere, ibadetler, dualar aslında bir tapınma değil,minnettir yaratıcıya. şükranını sunanlar, yaratıcının bu eşsiz lütfu karşısında bir mütevazi minnet duyanlar haklarının fazlasını cennetten alacaktır. bir teşekkürü fazla görenlerse cehennemde hak ettiklerini bulacaktır.