evet efendim. oscar ödüllerini takip etmeyi gelenek haline getirmiş bir sinemasever olarak, yapılan törenle ilgili nacizane bir şeyler söylemek istiyorum.
bi kere bu oyuncuların kıyafetleri ne diye yorumlanıyor yok şöyle şık, böyle rüküş. bunun mantığı nedir. modacı adama gıcık olmamak elde değil. ukala tavırlarıyla çıldırttı beni. geçen yıl da vardı o.
yekta kopan; iyidir hoştur severiz kendisini. sinemayla içli dışlı olan, mükemmel bir dublaj sanatçısı. ama modacıyı ne diye davet ediyor programına. 3.30 a kadar sabırla izlediğimiz, kırmızı halı töreni gerçekten tahammül edilemez bi hale dönüşüyor. halbuki ne güzel iki tane sinema eleştirmeni çağırmışsın sorsana onlara bişeyler.
tören neil patrick harris sürpriziyle başladı. ha eğleneceğiz dur bakalım dedik.sonra sunuculardan steve martin in çoktan öldüğünü anladık. ya adam ne yaşlanmış ama. doğru dürüst bi esprilerine gülemedik. ortam aynen şöyle; ben arkadaşlara diyorum ki ne dediler ya, ne oldu şimdi. onlardan gelen cevap, ya anlamadıkki oluyor. iyice gerginim anlayacağınız. sonra tarantinoyu görüyorum. içimden ya bu adam yaşlandıkça karizma oluyor diyorum. sonra ''ben bu adama aşık mıyım ne'' diye soruyorum kendime. hadi bi kere de beni şaşırt akademi ver şu ödülü tarantinoya.
yardımcı erkek oyuncu açıklanırken Christoph Waltz ın heyecanını görüyorum. nedense ben de heyecanlanıyorum onunla beraber. sonra neyse ki ödülü o alıyor. seviniyoruz falan...
en iyi animasyon filmi ödülünü up alıyor. up ın sempatik yaratıcısından çok duygusal bi konuşma geliyor. ''3. sınıftan beridir kendi kendime karaladığım, hayalini kurduğum bu hikayenin bu noktaya gelmesi çok mükemmel bişey'' diyor. ve ben saçma bi şekide duygulanıyorum, gözlerim doluyor. arkadaşlara çaktırmamaya çalışıyorum...
kötü sona doğru ilerlediğimizi hissediyorum ama susuyorum, sabırla bekliyorum.
jeff bridges in ödülü alması sevindiriyor bizi. morgan baba özel yaşamında pek bi gıcık görünüyormuş. onu se7en filmindeki haliyle düşünmeye çalışıyorum.
evde çamaşırları yıkayıp, yemeğini yapıp törene gelmiş gibi görünen sandra bullock un ödülü almasıyla ilgili nötrüm. hiçbir şey düşünmüyorum. kate winslet i görüyorum sonra vay bee geçen yıl ödülü sen aldın. ne sevinmiştim ya. nice oscarlara kateciğim diyorum içimden...
vee haksız, gereksiz, saçma son. en iyi film ödülü 'the hurt locker', en iyi yönetmen ödülü Kathryn Bigelow a gidiyor. uzunca bir sesizlikten sonra hassiktir diyorum hassiktir. bu akademiye nerde bi gıcık, gereksiz adam varsa toplamışlar diye düşünüyorum.
ya kadının konuşmasını dinledikten sonra daha bi sinirlendim. o da farkında ödülün tamamen siyasi gerekçelerden verildiğine. itfaiye teşkilatına bile konuşmasında yer veriyor. hak olayını çok ciddiye alan şahsım sinirden ağlayacak duruma geliyor. hadi tarantinoyu geçtim zaten akademide onun filmlerini anlayacak birinin olduğunu düşünmüyorum.(ciddi ciddi)
ya sizin emeğede mi saygınız yok. oturup avatar ın nasıl çekildiğini bi izlediler mi acaba. adam uğraşmış, emek vermiş ve görselliğiyle beraber insanlığa verdiği mesaj da çok güzel olan bi film ortaya koymuş ama sen ne yapıyorsun? hiçbir şey. ödülü faşist duygularla başka bir filme veriyorsun. ha ben ne tarantino nun ne de cameron ın zerre kadar üzülmediklerine de eminim. ama ben sinirlenirim arkadaş!!! eğer sen sinemayı değilde başka şeyleri düşünerek insanları ödüllendirirsen ben üzülürüm...