sana öyle bir coğrafya üzerinden yazıyorum ki, depremlerin, ırkçılığın, terör ve lanetin yağmur misali üzerimize yağarken, ve şemsiye olarak demokratik toplum yapısını kuramayan devlet büyüklerinin başta olduğu ve hüküm sürdüğü bir vakit şu an.
siyaset aşure yemeğine döndü kızım. sol bildiğimiz partiler milliyetçi bir havaya büründüler. merkez sağ bildiklerimiz kayıplarda. milliyetçilerimiz evlere şenlik solcu oldu kızım. hangisine güveneceğimizi şaşırdık.
eskiden, ben bile yokken papazın çayırı denilen tarlada oynanırmış maçlar. mağlup takım galibi alkışlar, hep beraber hamama giderlermiş. şimdi sahalar millet meclisi gibi. yumruklar, ırkçı tezahüratlar, taşlar, joplar. eskiden zevk alırdım kızım maça giderken. zevkle izler, yendiğimiz zaman şarkılar marşlar söyler mutlu olurduk. şimdi korkuyorum kızım maça gitmeye. annen izin vermiyor zaten başıma bir hal gelir diyerek.
biz büyüdük. biz büyürken dünya'yı da kirlettik kızım. iç savaşlar, sömürge yarışına giren ülkelerin insan kıyımları ile devam ediyor şu an. bir bir komşularımızı işgal edip, silah kontrolü yapıyor amerika. sözde biz iyi geçiniyoruz ama kaynaklar sınırlı. bize ne zaman sıra gelir sorusu hep aklımızda kızım.
televizyon insanları uyutmaya devam ediyor. dizi adı altında ahlaksızlık öğretmeye, yeni neslin beynini sulandırmaya devam ediyor.
güven duyduğumuz kurum kişi ve kuruluş sayısı yok denecek kadar az kızım.