lan sözlük, ananı da al git. yada gitme. dur hele iki cümle kurayım sana. dedemi gömeli 9 ay olacak. ölüm anında başka coğrafya da tanıdığım biri hamile kalsa bir çocuk alırdım kollarımın arasına. dedem benim babamdı. kızdığında da sevdiğinde de tipik bir hasan insanıydı. ismi hep ağır gelmişti. yaşlanınca o takım elbisesinde patron gibiydi. elden ayaktan hiç düşmedi ki o sözlük. ölmeden iki ay evvel eve geç gelmişti. arkadaşları getirdi, yine fasıldan dönmüştü. geldiği gibi duşunu aldı, yeni kıyafetlerini giydi ve ben marmaris'e gidiyorum hadi sağlıcakla kalın dedi ve gitti. hani bir kahramanı seversiniz ama onun gibi olmak istemezsiniz ya, bende öyleydim onu tanıdığımdan beri. ben onun gibi olursan ona etki edeceğimi düşündükçe büyüttüm içimde kahramanımı. her babam ve oğlum'u izlediğimde ağzıma sıçılır sanki ona hiç sarılamamaışım gibi. bugun de izledim o filmi, yine sıçıldı ağzıma. gözlerim şişiyor sözlük offf. ben dedeme sarıldığımı hatırlamıyorum fakat tahminimce ilkokul başlarındadır en son sarılışım tam emin olamamakla beraber. iş çıkışı telefon ettiler bana "babana ulaşamıyoruz nerdesin?" diye. herkesten önce ulaşmışım hevesiyle aradım babamı "kanka seni arıyorlar neredesin" diye. ama babam tok sesiyle "oğlum nerdesin?"diye sorduğunda bi bıçak saplandı başımın sol arkasından. "köprüdeyim baba eve gidiyorum sen nerdesin" demeye kalmadan "çabuk eve git yürü!" dedi. " niye" dedim o aynı tok ses "git eve çabuk" "baba ne oluyor söyler misin" "gitsene oğlum eve" "baba söyle bana ne diyeceksen hazırım. ananeme mi birşey oldu?" "oğlum.... deden ağır hasta eve git!!"....
hiç birşey duymuyorum,kulaklarımda mükemmel bir çınlama sesi var. zaman ağırlaşmıştı. kalbim göğsümden çıkıyordu, evet çıkıyordu. dedeme ne olmuştu? düşünce örümcekleri zihnii ele geçiriyorlardı. acaba dedem ölm.... hayır salak hayır o kahramanım benim ölebilir mi!!! bok sürdüremiyordum. işte o zaman bir dua sadece kendim için bir dua. onu görmem için bir saniye, bir an istiyorum senden!
gece uçağıyla gittim dedemin omuzuna yaslanmaya. naaş bozulmasın diye buz koymuşlardı babamın etrafına. üşümüştü babam. sarıldım. yeni traş olmuş bıyığının kenarını kesmiş izi kalmıştı. dudakları mordu babamın. elleri yanakları. sırtı da mordu. atardamar patlaması, kanın vücüda hızla yayılması ve ani ölüm. babamın duası kabul olmuştu. "çekmim, yataklara düşmim. öleyim tek seferde"
orada yatmak hiç olmadı ona. salonda mı yatacaktı babam benim. sedyemizi aldık. artık sağlıklı düşünebiliyordum. geldim babamın yanına dedim "hadi baba gidiyoruz gezmeye" itiraz etmedi, ama cevapta vermedi babam. çok kızdım kendime sözlük çok. oysa onun yanında kalan teyzelerim hep anlatmıştı dedemi bana yaz boyu; elini arkasından bağlıyor denize bakıyor; " ben bu çocuğu askere teslim edeceğim, sonra da evlendireceğim, öyle dimi ayşe, iyi olur_?" a be dedem neredesin sen nerede?
gömdüm ben seni yedi tahta altına, çıkıp gelsene, bir su iste benden koşarak gelirim sana babam. hasan dedem. kızma ama ağzıma sıçıyorsun dedem. sana sarılamamak çok koyuyor bana. elini öpememek. hele ki sen normalde beni arayıp sormazdın ehliyetimi tek seferde aldım diye ne çok hoşuna gitmişti de aramıştın beni dede. arasana şimdi.kalksana oradan.kalk artık kalk artık kalk. kölen olayım kalk dede. seni gömdükten sonra bir rüya gördüm. piramit gibi bi yer var ama o piramit askeriyenin içerisinde. piramitin etrafı basamaklı. 10.-15. basamaktan sonra da bulutlar giriyor, sis varmış gibi. basamakların sağında solunda askerler. o klübelere yaklaşıyorum yine o takım elbiselerinle iniyorsun. sadece ben varım seni karşılayan. elini öpüyorum kucaklaşıyoruz. bana "ayşe ne yapıyor?" diyorsun bende sana "çok ağladı senden sonra" dememle başlıyorsun sende kendini yerlere atmaya ağlamaya sızlamaya. çarşı izni gibi geziyoruz seninle ama nerde bilmiyorum. akşam oluyor. yine elini öpüyorum sende çıkıyorsun o piramite yavaş yavaş kayboluyorsun bulutların arasında.
necip fazıl ne demiş biliyor musun?
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar.
ama sen gel, yine gel. hep gel. ayşe çok ağıyor hatta kızın perişan. torunun ben, yüzüm aynı ama çınar gibi içten çürüyorum.
cemal süreya ne dedi bana biliyor musun?
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
şöylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
dede sana sır vereyim mi?
özledim seni, gömdüğüm topraktan seni çıkartmak istercesine. ama korkuyorum kızarsın rahatın bozulacak diye.