birçok yönetmenin irdelemek isteyip irdeleyemediği anlatım şeklinin tarifsiz olduğunu düşündüğüm yönetmen. zaman zaman düşünüyorum bunu. insanın böyle sinemasının içerisine girip hep orda kalası geliyor. saatlerce; istasyonda bakışlarında derin mana olan bakmıyormuş edasındaki insanlarıyla,insanın yüzerken /denize dalmışken yüzüne yansıyan rahatlığıyla, komşu dinleme gibi kötü bir davranışı yapıveren insanın yaşamış olduğu geçmişinin yansımalarını betimleyişiyle, ölümün zorluğunu ancak yaşayan ve yaşatanın anlamlandırabilceğini resimleyişiyle en mühimi de kader/ kaygı iskeletini yaşam metaforunda sadece insansal duyguları dibine kadar verişiyle farklıdır kieslowski gözümde.
dekaloglar, üç renk derken usul usul hayatımıza girer. çıkamaz artık. aşk üzerine küçük bir film, aşkın sıradanlığının/ tutkunun yoğunluğunun tasviridir adeta. küçük filmlerden büyük anlamlar çıkarmıştır üstat. olduğu gibi gösterme vardır filmlerinde. çıplaktır her şey. bakıp, iç geçirilir sadece. öldürme üzerine küçük bir film'deki gerçekçi dışavurumun yanında arka plana bakarız. arka plan diyor ki bize. estetizm ve gene estetizm. sinemasal bir düş...
arka planda o görüntüler yok mu sizi de oraya yerleştiriveren! işte, sinemanın görselliği budur!
edit: kırmızı ve öldürme üzerine küçük bir film... bir hafta sonunu ayırıp, huzura ermek... estetizm yüklü realist bir haz kaynağı...