kimisine göre bir illet, kimisine göre bir tutku, kimisine günah, kimisine para tuzağı, kimisine para kaynağı olan şans oyunudur. bir statü göstergesi gibi sunulabiliyor kimi zaman. "ben kumarhane gördüm", "ben rulet oynadım" diye övünenlerle karşılaşabiliyor insan. büyük paraların döndüğü masalarda büyük hayaller de dönüp dolaşıyor elden ele. ama bir kahvehanedeki yeşil çuha örtülerin üzerine bırakılan kupa kızları, valeler, aslar çok daha iç burkan cinsten sanki. ortaya konan paranın değeri çok yüksek değil belki ama kıymeti oldukça fazla oyun kağıtlarını elinde tutan adamlar için. elindeki üç kuruştan logaritmik bir artış beklese bile nereye kadar dönebilir ki o sermaye. kıt kanaat geçindirilen bir evin nafakası, nasıl bir ruh çöküntüsüyle bırakılır ki o masaya? hem sonra kaybedenler kulubüne ismini bir kez daha yazdırdığında, içinde biriken öfkeyi evinde bekleyen aile bireylerine kusmak büsbütün bir çöküşün hikayesi değil midir? büyük oynayan büyük kaybeder belki ama küçük oynayan çok daha büyük kaybedebilir bu oyunda. kumar nereden bakılırsa bakılsın bir bataklığa çekilmek gibidir zaten.