Çok değil iki ay önce Aksiyon Dergisi'nde Behram Kılıç'a röportaj veren Çetin bakalım Terim için neler demiş:
"Fatih Terim'in yanındaki antrenörleri korumadığını belirten Oğuz Çetin, "Terim dominant biri. Çalışırken zorlandınız mı?" şeklindeki soruya, "Zorlanmadım dersem yanlış olur. Ama kamuoyunda görünen Fatih hoca ile bizim içimizdeki Fatih hoca çok farklı. Çalışmalarımızda, inan bana, işleyişin direkt içinde olan benim. Her zaman, ki Metin hoca da öyle, Müfit hoca da öyle ama ben daha aktif, her zaman fikrini söyleyen, direten, konuşan, etkin olmaya çalışan bir yapıdaydım. Fatih hoca bu konularda dışarıya karşı bizi korumamış olabilir, ki korumadı.Çünkü bizim için söylenen çok şeyler oldu. 'Bunlar konuşmaz, susar' gibi eleştiriler oldu. O tip şeyler söylendiğinde ekip başı çıkıp ‘Bir dakika kardeşim! Siz ne diyorsunuz? 'Oğuz şöyledir, Metin böyledir' falan demeliydi bana göre. Demedi." şeklinde yanıt verdi. Oğuz Çetin Fatih Terim'in egosunun kendisini rahatsız edip etmediği şeklindeki bir soruyu, "Kendimden örnek vereyim. Ben Avrupa gördüm, eğitimliyim, belli bir tarzım var. Ama Türkiye bu değil ki. Şimdi Türkiye'de ben hocamı yadırgamıyorum ki. Hoca bu tarzla Türkiye'de bu başarıları elde etti. Hoca kavgacı kimliğini öne çıkarmasa bunları nasıl elde edecekti ki?"
Futbol ekip oyunudur. Başarıyı da, başarısızlığı da paylaşırsın. Beraber gelirsin. Beraber gidersin. Kazanılan kupalarda da ikinci adamlar, yardımcı antrenörlerin kaderidir. Adları fazla anılmaz. Ten Cate değil, Rijkaard; Carlos Quieroz değil, Alex Ferguson; Oğuz Çetin değil, Terim konuşulur. 2010 Dünya Kupası'na gidememenin bir faturası olmalıydı. Terim ve ekibi bu faturayı ödedi ve istifalarını verdiler. Oğuz Çetin'e göre kendisi de istifa etmiş. Süper Lig'de çalışmaya karar vermiş ama Hiddink göreve gelince kendisiyle çalışmak konusunda ısrarcı olmuş. Böyleyse böyle. inanmak zorundayız.
Lakin geçmiş hikayeler bize hiç de öyle demiyor. Oğuz Çetin'in teknik adamlık kariyeri oportünizm üzerine kurulu. Mustafa Denizli'nin ayrılığı sonrasında Lorant ile yola devam eden, Alman teknik adamın gidişinden sorumlu tutulan ve koltuğa kurulan bir Oğuz Çetin hatırlıyoruz Fenerbahçe tarihinde. Büyük futbolcuydu Oğuz Çetin, aynı zamanda da efendi. Tüm kariyerine tanıklık etmiş biri olarak, Metin Tekin ve onun gibi üniversite diplomasına cebine koymuş eski futbolcuların da teknik adamlığa bir adım önde başlayacaklarını ümit ettim. Futbol tarihi büyük futbolcudan büyük teknik adam olmaz'ın örnekleriyle dolu. Maalesef Oğuz Çetin de hiçbir zaman Türk futbolunda kendine teknik adam olarak bir yer edinemedi. Anadolu macerasında iz bıraktığı söylenemez. Diyarbakırspor'a da rica minnet gittiği yazılıp çizilmişti.
Bugün futbol kamuoyunun önüne "Hiddink ile telefon, e-mail ile iletişim kuruyoruz, ona tüm futbolcuları geçmişin önyargıları olmadan anlattım" diyerek çıktı. Burada da Terim dönemine bir dokundurma var ama kendisiyle çelişiyor. Sadece ibrahim Toraman'ın çağrılmaması bile söyledikleriyle icraatlarının çeliştiğinin göstergesidir. Anlamı olmayan bir hazırlık karşılaşmasına 2.5 aydır maç oynamamış Sabri'yi çağırmanın da bir anlamı olmadığı gibi. Basın toplantısının sonunda "Her ne kadar yaşım, tecrübem gereği tek sorumlu olmam gerekiyorsa da şartlar beni buraya itti." diyor. Yaş meselesi anlayamadım ama o şartları hazırlayan ta kendisi. Kusura bakmasın; ayağında krampon varken attığı paslara da, efendiliğine de saygımız sonsuz. Ama oportünist Oğuz Çetin hayat boyu bize hep şu soruyu sordurttu, sordurtmaya devam ediyor: "Acaba Ali Şen haklı mıydı?" Galiba...