Haber 7nin haberine göre:
ingiliz Daily Telegraph gazetesi dünkü nüshasında (1 Mart 2010) 'Turkey Generals accused of links 2003 Istanbul bomb’ başlıklı Damien McElroyson imzalı son derece önemli bir habere yer verdi.
Haberde, Balyoz Operasyonu çerçevesinde savcıların, 1. Ordu eski komutanı Çetin Doğan, Hava Kuvvetleri eski Komutanı ibrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek’in 2003 yılında ingiliz konsolosluğu, HSBC binası ve sinagoglara yapılan saldırılarla ilgili olarak sorgulanmalarına geniş yer ayırmış.
Bilindiği gibi ingiliz konsolosluğuna yapılan saldırıda ingiltere’nin istanbul konsolosu Roger Short’un yanısıra, Lisa Hallworth, Elizabeth Kurma, adlı ingiliz vatandaşları da hayatlarını kaybetmişti.
Haberde, söz konusu bombalamaların her ne kadar El Kaide bağlantılı bir grup tarafından üstlenilmiş olsa da, böylesine güçlü güvenlik kuvvetlerine sahip bir ülkede bu tür bir eylemin yapılabilmesinin şüpheyle karşılandığı belirtiliyor.
Haberde aynı zamanda, bombalamaların bu eylemlerden 8 ay önce Balyoz Eylem Planı’nın bir parçası olarak, Türkiye’yi destabilize ederek Hükümeti devirmeye yönelik olarak üst düzey askerler tarafından formüle edildiği yorumlarına da yer verilmiş.
Canon Ian Sherwood adlı bir Anglikan rahibi bakın konuyu nasıl değerlendirmiş:
"We knew that a lot of people had been arrested, gone to court and are in jail over the attacks," he said. "So this is a surprise. We used to think thank God for the army but this shows that fanaticism in secularism is just as bad as fanaticism in religion."
Türkçeye çevirirsek:
‘Biz çok sayıda kişinin bu saldırılar dolayısıyla, tutuklandığını, mahkemeye sevkedildiğini ve hala hapiste olduklarını biliyorduk. Ancak bu bizim için sürpriz oldu. Biz orduya şükretmeyi düşünüyorduk ama bu gösteriyor ki, laikçi fanatizm dini fanatizm kadar kötü bir şey.’
2003 saldırılarını organize eden gücün dünyaya vermek istediği mesaj şuydu:
‘Bakın Türkiye’de ‘islamcı terör’ bu hükümet döneminde güçleniyor ve size de saldırıyor. O yüzden benim Hükümet aleyhindeki faaliyetlerime sesinizi çıkarmayın.’
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı!
Şimdi gelin ingiltere’nin bir dönem 17 Kasım Örgütü’yle nasıl uğraştığını mercek altına alalım!
Yunanistan’ın Ergenekon’un nasıl bitirildi?
Bilmem hatırlar mısınız Yunanistan’da bir 17 Kasım adında bir örgüt vardı.
Yunanistan 'da Albaylar Cuntası'nın işbaşında olduğu yıllarda Amerika ve Avrupa karşıtı ulusalcı çizgide gizli bir örgütün adıydı 17 Kasım. Bir dizi bombalama ve suikast gerçekleştiren örgütün hedefi darbeydi...
2005 yılında istihbarat uzmanı Melih Aktaş ile ASALA Operasyonları adlı kitabım için bir röpörtaj yapmıştım. (Alfa, 2005, sf. 76.)
‘Mesela 17 Kasım Örgütü’nü biliyorsunuz, Yunanistanda geçtiğimiz aylarda tamamen deşifre edildi, mahkeme edildi, suçlular yargılandı ve mahkum oldu. ingiltere’nin o örgüte karşı gösterdiği refleksi Türkiye hiçbir zaman ASALA’ya karşı gösteremedi.’
ingiltere’nin 17 Kasım Örgütünün üzerine gitme nedeni ise ne ilginçtir ki 2000 yılında bir ingiliz Tuğgeneral’in bu örgüt tarafından öldürülmesiydi. Nedeni ise ABD Kongresi'nce Yunanistan’ın o yıl ‘Uluslararası Terörizm Raporu’ nda terörizme karşı işbirliği yapmayan ülkeler listesine alınması ve yaptırım uygulanması talebiydi.
Savcılık soruşturması derinleştiğinde örgütün tepesindeki isim belli oldu: Profesör Aleksandros Yiotopulos… 27 yıl zarfında 22 suikastın emrini işte 58 yaşındaki bu akademisyen vermişti. Yunan polisi onu Türkiye 'ye Kuşadası 'na kaçmak üzere Lipsi adasından tekneyle hareket ettiği sırada örneği filmlerde görülebilen bir operasyonla yakaladı...
ingiltere geçen yıl Yunanistan’da yaşanan bazı terör olayları ile ilgili olarak tekrar Yunanistan’da bazı girişimlerde bulundu, hatırlatalım.
Dikkat edin yine dün 1 Mart tarihli ingiliz Times gazetesi şunu yazdı:
‘Bu, Erdoğan’ın kazanması gereken bir mücadeledir. AB adayı bir ülkede ordunun sivil mahkemelerde yargılanmaması, politika üzerinde vetosunun olması, Kıbrıs’ta bir çözümü bloke etmesi veya hükümete gözdağı vermesi kabul edilemez. Ancak Sayın Erdoğan, öfkeli ordunun, Türkiye’yi, darbe komplocularının yaratmak istedikleri gibi görünen kargaşaya sürüklememesini engellemek için nabza göre şerbet vermeli, sabırlı ve kararlı olmalı.’
Demek ki, neymiş, Ergenekon’un bugün bu denli deşifre olmasının en önemli nedenlerinden biri de yanlış sratejileri ve de bazı büyük devletlerin de dikkatini çekmiş olmasıdır.
Bugün çeşitli çerelerce, Ergenekon dava süreci alehinde konuşan ingiliz araştırmacı neden Gareth Jenkins’e saygın ingiliz basını neden mikrofon uzatmıyor dersiniz? Yoksa onlar kimin kim olduğunu bizden daha iyi mi biliyorlar?