behey! kaburgalarında ateş bir yürek yerine
idare lambası yanan adam!
behey armut satar gibi
san'atı okkayla satan san'atkar!
ettiğin kar
kalmayacak yanına!
soksan da kafanı dükkanına,
dükkanını yedi kat yerin dibine soksan;
yine ateşimiz seni
yağlı saçlarından tutuşturarak
bir türbe mumu gibi damla damla eritecek!
çek elini san'atın yakasından
çek!
çekiniz!
bıyıkları pomadlı ahenginiz
süzüyor gözlerini hala
koyda çıplak yıkanan leyla'ya karşı!
fakat bugün
ağzımızdaki ateş borularla
çalınıyor yeni san'atın marşı!
yeter artık yenicami tıraşı,
yeter!
ayağa kalkın efendiler...
nazım hikmet ran
yazıma büyük şair, nazım hikmet'in bu dizeleri ile başlamak istedim, nedenini yazının tamamını okuduğunuzda anlayacaksınız. nazım, bu şiiri eski usul aşk,şarap,sevgi,muhabbet vs... gibi şiir yazan yahya kemal ve türevlerine yazmıştı.
geçtiğimiz günlerde, agos gazetesi yazarı sevan nişanyan'ın karısı müjde nişanyan'ın üzerine bir kavanoz dışkı atmasının ardından yoğun tartışmalar yaşandı. nişanyan yazar kimliğinin yanı sıra bilgi üniversitesi'nde ders veriyor ve aynı zamanda turizmci.
agos gazetesinin editörlerinden nuran ağan, gazetenin yayın yönetmeni etyen mahçupyan'ın yazdığı "feminizmin bulanık sularında" başlıklı yazısında kadınları ve feministleri aşağıladığını gerekçe göstererek istifa ettiğini duyurdu.
feministler agos yazarı sevan nişanyan'ın karısı müjde nişanyan'ın üzerine dışkısını boşaltmasının ve bunu sembolik bir jest olarak adlandırmasının ardından agos yönetiminden tavır almasını istemişlerdi.
haftalık agos gazetesi ise, yazarı sevan nişanyan'ın karısı müjde nişanyan'ın üzerine bir kavanoz dışkı atmasının ardından gerçekleşen tartışmalara dair 4 temmuz tarihli sayısında "okurlarımıza" başlığıyla verilen ve "agos çalışanları olarak" diye başlayan bir açıklama yayınladı.
gazetenin açıklaması özet olarak; "yapılan eylemi kınıyoruz ama yazarımızın feminist çevreler ve istifa eden editörümüz nuran ağan'ın etyen mahçupyan ve sevan nişanyan'a yönelik yaptıkları eleştirilerin karşısındayız, yazarımız gazetede yazmaya devam edecek, benzer şiddet eylemlerinde gösterilmeyen tepki bize niye gösteriliyor?" şeklinde oldu.
bundan yaklaşık 1- 1,5 yıl önce de genel başkanlığı'nı filiz koçali'nin, onursal başkanlığı'nı dtp diyarbakır milletvekili akın birdal'ın yaptığı sosyalist demokrasi partisi'nde yaşanan "cinsel taciz" iddiaları partiyi bölmüştü. iddialara göre sdp'nin eski genel başkan yardımcılarından atilla kaya partili iki kadına cinsel tacizde bulundu. şikâyet üzerine de disiplin kurulu tarafından partiden uzaklaştırıldı. ancak daha sonraki süreçte yeniden partiye çağrılması bardağı taşıran son damla oldu. bu ismin affa uğrayarak geri dönmesi üzerine ilk planda sdp üyesi 229 kadın istifa etti, istifalar devam ederek sayı 1000'i geçti.
şato tuz buz oldu
taciz iddialarının partide oluşturduğu rahatsızlık 8-9 aralık tarihlerindeki olağan genel kurulda da gündeme geldi. sdp genel başkanı filiz koçali burada yaptığı konuşmada, partinin 1 yıldır kritik bir süreçten geçtiğini belirterek taciz olayına değindi ve "partili kadın yoldaşlarımın cinsiyetçiliğin her türü karşısında bir milim dahi geri adım atmayacağına dair güvenim sonsuz" diyerek kadın partililere destek verdi. partinin önemli isimlerinden mahir sayın, "güya biz ayrılmaları değil, birleşmeleri tartışacaktık. ama basit bir cinsel taciz, oluşturduğumuz şatoyu tuz buz etti" diyerek kadın üye ağırlıklı bin kişinin istifasına destek verdi. sayın, daha sonra sdp ile yollarını ayırdı. tacizle itham edilen atilla kaya ise ithamları kabul etmediğini ifade etti.
lakin tüm bu "basına ve kamuoyuna" tiradı ile başlayan açıklamalar, bildiriler karmaşasından sonra tıpkı sevan nişanyan vukuatında da olduğu gibi plaza medyası ile elele vermiş solun ve toplumsal muhalefetin içindeki özellikle "bulanık sularda yüzen" ya da "durgun suları bulandıran" "feminist çevreler" "bıyıkları pomadlı"atilla kaya' ya karşı "utanmadan" bir karalama hatta ve hatta linç kampanyası başlatmışlardı. "benzer taciz eylemlerinde gösterilmeyen tepki bize niye gösteriliyor du ki?"
her iki olayda da mağdurların yanında tavır alması beklenen, düşünülen hrantımızın kardeşimizin mirası agos gibi muhalif bir gazete ve necdet adalı* mızın mirası sdp gibi sosyalist bir partinin bu denli canhıraş bir şekilde tacizcilerin ve şiddetten gözü dönmüşlerin yanlarında tutum alması yakışmadı onlara.
toplumsal muhalefette erkek kardeşliği
"benzer taciz ve şiddet eylemlerinde gösterilmeyen tepki bize niye gösteriliyor ki?" sorusunun cevabı sanırım sorunun kendi içinde... çünkü siz muhalif,sosyalist,devrimci olmak iddiası ile çıktınız yola ve bizlerde sizler bu nedenden dolayı gönül verdik. yoksa ne farkı kalır agos' un arka sayfa güzellerinden geçilmeyen "erkek gazeteleri" süper tan ya da bulvar ile, ne farkı kalır sdp' nin kadınları edilgen kılan türban tartışması yapan "erkek partileri"akp' den ve chp'den.
bu satırların sahibi sdp'yi oluşturan ana bileşenin bir nüvesiydi sosyalist demokrasi hareketi'nden partileşme sürecine geçilen döneme dek. sonrasında ayrılsa bile hep takip etti tüm kampanyalarını,eylemlerini,yayınlarını. yani bu satırları yazmak o kadara da kolay değil benim için, içimde eski bir hınçla yazmıyorum bunları., canım yanıyor yazarken. tüm bu taciz vakaları, tartışmaları yaşanırken de çok canım yandı. eski dostlarım nasıl böyle bir kötülüğün arkasında dururlar, ya o tüm kadınların kurtuluş mücadelesine yönelik yazılanlar,çizilenler, atılan nutuklar,sloganlar. hani o "erkeği öldürmek" tezi, "kadının kurtuluşu tüm ezilenlerin kurtuluşudur" önermesi. hepsi hamasi sözler miydi?
dışlayıcı ve şiddete eğilimli bir erkek kardeşlik bilinci, kadınlara yönelik şiddetin ve tacizin, arızi, kişisel, nihayet normal olarak yaşamlarımızın parçası olduğunu söyleyebiliyor. 80 öncesi kadın sorununu devrim sonrasına ertelerdi sol darbeden sonra ise feminist hareketin boy göstermesi ile devrimin sihirli bir değnek olmadığını gördüler...diyorduk ki yanılmışız,toplumsal muhalefet cephesinde değişen bir şey yok 30 yıldır bir arpa boyu yol almamışlar meğer. kadın sorunu hala devrimin,sınıf mücadelesinin, kürt sorununun açık ara gerisinde, hala indirgemeci mantık hüküm sürüyor. hala erteleniyor "o büyük günün şafağı"nın ertesine...
fakat yazının başında da alıntıladığım nazım hikmet' in şiirindeki gibi ( bu sefer biraz uyarladım)
çek elini solun yakasından
çek!
çekiniz!
bıyıkları pomadlı ahenginiz
süzüyor gözlerini hala
koyda çıplak yıkanan leyla'ya karşı!
......
yeter artık yenicami tıraşı,
yeter!
ayağa kalkın efendiler...
elinizi çekiniz ki daha fazla kirlenmesin "hala koynumuzda resimleri saklı" hrant ve necdet kardeşlerimizin aziz hatıraları ve mirasları