açık kapı bırakan yazar. yahut son dönem biraz moda ifadeyle, politik arenadakine benzer söyleminin/ açılımının içini doldurmayan, sebep- sonuç bağını bir türlü layıkıyla ifadeleyemeyen o güzide başlığın meramını anlatamamış dost. şu açık kapı bırakma işi, az biraz sorun yumağını da beraberinde getiriveriyor. hani güzel ve derin bir başlık bulmuşsun ve derinliğine keza bir şeyler zikretme derdin ayyuka çıkmış. fakat, arkandan koşturan varmış edasında sınır tanımayıp garip bir iki tümceyle durumu geçiştirmişsin. oldu mu şimdi bu? o değil de seni oylayan arkadaşın iç geçirişini düşün. adamın elinde sadece 3 şık var. hangisini versin bu entrye? eh işte verse, başlığın manidarlığı çöpe gidecek. şukelayı yapıştırsa adam akılllı tezler öne sürülmemiş. bir boşluk var. acıklı bir vicdan muhasebesi durumu eh işteye ister istemez döndürüyor. belki de başlık içi doldurulmayıp altına bir yığın yazının yazılması hedefleniyordur kimbilir?
o değil de bırakmayın o başlığı anlamlılığıyla kendi haline. iç geçirtmeyin insanlık alemine. hakkını verin, verdirin diyesin gelir içinden mırıl mırıl söylenirsin. dün, mırıl mırılı aşınca bugün yazıya dökmek bana kaldı. üzerime vazife oldu. bırakmayın o başlıkları, kendi haline. insanlık için, fikir alışverişi için, gündelik hayat teorilerinin eksik kalmaması için...