hazan

entry42 galeri video1
    3.
  1. ey eski kamer, sen bizi elbette bilirsin!
    annemdi o nurunda gezen zıllı-ı mehasin,
    bendim o çocuk, bendim o simay-ı tehayyür.
    bir gün ki hazan ufka kızıl dalgalı bir nur,
    bir kanlı ziya haşrediyorken, onu bir yed,
    bir bad-ı haşin aldı o rüyayı müebbed.
    onbeş senedir, ufka güneş kanlı düşerken;
    tenha ovadan, boş dereden akşamın erken
    hüzniyle susan meşçerelerden gam-ı eylül
    bir gölge yaparken, onu bir savt-ı tegafül
    hasretle sorar kalbimi imla eden aha,
    yerlerde yatan, sisli, donuk hüsn-i tebaha

    avare felaket gülü, altın krizantem,
    her tarh-ı hazan üstüne dökmüş yine matem,
    durgun sular üstünde perişan ü mükedder
    faslın dağınık ruhu bulut, sis gibi titrer;
    yorgun, sarı yapraklar uçar bir kuru daldan,
    bir hasta güneş ufka döker saye-i maden;
    en son semalarda da ey eski kamer, sen
    hüznünle yaparken acı bir lavha-i şiven,
    çöllerde kalan bir küçücük makber-i bikes,
    yollar bu muhitata kesik, şehkalı bir ses!

    *
    0 ...