atatürk'ün aşağıdaki sözlerini okurken 1950' lerden sonraki süreçte fransa - cezayir savaşlarında fransız sömürgeciliğine karşı savaşan cezayirli mücahitlerin cebinden atatürkün fotoğrafı çıktığını ancak atatürk' ün ölümünden sonra dış politikasını değiştiren türkiye'nin birleşmiş milletler' de cezayiri değilde fransız emperyalistlerini desteklediğini bir düşünün.
* cezayirli kardeşlerimizi bırakıpta fransayı desteklememize ödül!!! olarak avrupa gümrük birliğinden edilen yüz milyarlarca dolar zararı ve şimdiki fransız cumhurbaşkanı sarkozy'nin suriye devlet başkanı beşar esad'la niye görüştüğünü soran gazetecilere verdiği ''ne yapalım, ortadoğudan ya talibanlar ya da atatürkler çıkıyor'' cevabını düşünün...
* atatürk'ün filistin, suriye ve lübnanla ilgili ölümünden 1 sene önceki bu yazılarını okurken, bir müslüman milletine yenilmeyi hazmedemiyen emperyalistlerin onun kafir ve dinsiz olduğuyla ilgili iftiralarını düşünün...
* cephede savaştığımız sömürgecilerin cebren ve hile ile türkiye'yi tekrar kuşatacağını gören atatürk'ün yazdığı gençliğe hitabeyi düşünün...
* şimdiki yahudi ve haçlı zulmü altında inleyen filistin'i ve ırak'ı düşünün...
* atatürk' ün biraz daha ömrü ve imkanı olsaydı şu anda içler acısı halde ve işgalde olan islam alemi için neler yapabileceğini düşünün....
'' hatay'a 'çete reisi' olacağım.....''
bakanlar kurulu toplantısından sonra gazinin huzuruna girdiğini ifade eden hasan rıza bey, atatürkün kendisine suriye ve lübnan konusunda anlattıklarını şöyle nakletmektedir:
''...1937 yılında ocak ayında istanbul'a gelen atatürk, beni park otel'e çağırttı. gittiğimde kendisini sıkıntılı bir halde buldum, biraz da terli idi. iç salona geçtikten sonra, balkona çıktı, sert rüzgârın karşısına göğsünü germişti; saçları rüzgârdan uçuşuyor ve o, dalgın dalgın, marmara'yı seyrediyordu. mutlaka kafasını kurcalayan bir şey vardı üşütmesinden korktuğum için, 'hava çok sert, soğuk alırsınız, içeri buyurun' dediğim vakit, gene o dalgın hâli ile döndü ve bir masaya oturdu. bir şeyler söylemesini bekliyordum ki, dudaklarından şu cümleler döküldü:
''...paşa biliyor musun ki ben, cumhurbaşkanlığı'nı bırakıp, hatay'a çete reisi olacağım. işi silâhlı bir hareketle halletmek zorunda kalırsak, tutacağım yolu da çoktan kararlaştırmış bulunuyorum; böyle bir durumda derhal devlet reisliğinden, hatta meb'usluktan istifa edeceğim, serbest bir türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber, hatay topraklarına geçeceğim; bildiğin gibi, bunun her zaman imkânı ve çok emin yolları vardır. oradaki mücâhitlerle ve anavatan'dan kaçıp bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle, meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım, isterse türkiye hükümeti beni ve arkadaşlarımı âsi ilân eder ve hakkımızda tâkibât da yapar.
bir şey daha söyleyelim; ben bugünkü (1937) fransız idarecilerinin, suriye ve lübnan'a, öyle kolay kolay, istiklâl vereceklerinden emin değilim. zaten tatbikâtı birtakım yersiz bahanelerle üç sene sonra tâ'lik etmeleri (ertelemeleri) de buna delil telâkki edilebilir, binaenaleyh (buraya çok dikkat) biz hareketimizi onlara da teşmil ederek, kısa yoldan gerek suriye ve gerek lübnan'ın özledikleri gerçek istiklâllerini temin edebiliriz...'' (bkz. hasan rıza soyak, atatürk'ten hatıralar' , 2 cilt, yapı kredi yayınları, 1973) (bkz: 'on yıl savaş' fahrettin altay'ın hatıraları.)
mustafa kemal paşa sadece türk olduğunu ısrarla söylediği hatay 'ı kurtarmakla kalmayacak, yaygın bir kırsal gerilla savaşı örgütleyip; lübnan 'lı ve suriye 'li araplarla birlikte, onların bağımsızlıkları için, fransız emperyalizmi ve sömürgeciliği ile savaşacakmış!
esas göz yaşartan ise mustafa kemal atatürk'ün filistin ve kutsal topraklar'la ilgili olarak 1937' de meclis'te yaptığı konuşma....
mustafa kemal atatürk'ün, meclis'te yaptığı bu konuşmayı, önce, ankara'da türkçe yayınlanan hakimiyeti milliye gazetesi yayınlamış. hindistan'da yayınlanan bombay chronicle gazetesi de bu açıklamayı hakimiyeti milliye gazetesi'nden almış ve 27.8.1937 tarihli nushasında 'filistin'e el sürülemez, kemal paşa avrupa'ya ihtar ediyor' başlığı altında bir yazı yayınlamıştır.
(bu belge, içişleri bakanlığı matbuat umum müdürlüğü antetini ve 20 ağustos 1937 tarihini taşıyor. aslı ankara'da milli arşiv'de 030 10 266 793 25 numaları dosyada saklı tutulmaktadır.)
''araplar'ın avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda arap memleketlerini avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. araplar'ın arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim
kadar bilemez. biz vakıa birkaç sene araplar'dan uzak kaldık. fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için islamiyetin mukaddes yerlerinin museviler'in ve hristiyanlar'ın nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz.
biz şimdiye kadar dinsiz ve islamiyet'e lakayt olmakla ittiham edildik. fakat bu ittihamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima islam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. cedlerimizin, selahaddin'in idaresi altında, uğrunda hristiyanlar'la mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmiyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz. avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün islam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.''