zülfü livaneli'nin atatürk'ün yaveri salih bozok'un gözünden bir dostluğun hikayesini anlattığı güzel ve sıcak film.
film için çok emek harcanmasının ve çok çalışılmasının yanında bunlar ile hiç alakası olmayan bir sıcaklık var filmde. sadece sıcak bir dostluğu değil aynı zamanda atatürk'ün anne sevgisini de işleyen film, atatürk'e hiç bakılmayan bir gözden bakıyor.
her şeyden önce 'insan' olan atatürk canlandırılıyor bu filmde.
sinan tuzcu'nun atatürk'e benzeyip benzememesini dert edinen bazı izleyici kitlesi için vasat bir film gibi görünse de aslında zaten kimsenin amacı atatürk'ün tıpkısını yaratabilmek değildir.
makyaj ile atatürk ile hiç alakası olmayan bir ara geçiş formunu insanların önüne koymaktansa tıpkı rutkay aziz'in oynadığı kurtuluş ve cumhuriyet belgesel/filmlerinde olduğu gibi kurguya önem verilmiştir.
filmi izlerken atatürk'e benizyor-benzemiyor gibi değil de o kişiyi atatürk olarak kabullendikten sonra tüm güzellikler ortaya çıkıyor.
film atatürk'ün bir insan olarak hikayesini anlatıyor, bir komutan olarak, bir devlet kurucusu olarak değil.
bunun nedeni salih bozok'un onu hiç bir zaman öyle görmemesi olsa gerek.
atatürk salih bozok için bir kardeş, bir dost ve oksijen kadar önemli bir hayat öğesi olduğu için film bu kadar içten ve yalın bir şekilde perde diyor.