bilhassa batı'da çok büyük değişimler geçirmiş ve yüzyılllar geçtikçe kah siyasetin, kah diplomasinin etkisi ile kafalardaki sabit olmayan türk imajı sürekli değişkenlik göstermiştir.[avrupa'daki helenizm hayranlığı ve cezayirin fethi süreçlerine kadar olumsuz yer işgal etmekle birlikte kırım savaşında müttefik olunan ülkelerde bu imaj olumlu olarak teşekkül etmeye başlamıştır, ama 19.yy sonlarına doğru bu imaj bir iki fransız muharriri dışında gene olumsuz şekil almaya başlamıştır] ortaçağda, türk, mağribi ve arap kavramları sık sık karıştırılarak birbirinin yerine kullanılmıştır.
hatta hatta belirli dönemlerde bilhassa ispanya'da etimolojiyi de manipule ederek "türk imgesi" ve "türk" adı konularında belirli çıkarımlar yapmışlardır. 16.yy ispanyol kronikçileri türk isminin "a turquendo"(acı çektirme), "trux-trucis"(aldatma) ya da "a torture"(işkence) ile bağlantılı olduğunu savunmuşlardır. genellikle avrupa'da türk imgesi bir çok anlamda olumsuzdur. şiddet, kötülük ve zalimlik özellikle ispanya'da türkler için reva gördükleri kavramlardır.
Kanuni döneminde Avrupa'da bilhassa islamın şimşir kılıcını hissettiklerinden türkler hakkındaki kafalarındaki stereotipler daha sertleşmeye başlamıştır. genellikle türk adının iliştirildiği hayvan maalesef "köpek"tir. almanlar ise bu kavramı biraz daha çeşitlendirerek türklere "kan köpeği" adını vermeye başlamışlardır. tabi osmanlı da durmamış buna karşı-söylem oluşturmakta gecikmemiştir. osmanlı'nın kullandığı isim ise "domuz"dur. saray şenliklerinde istanbul'da osmanlı'yı ve avrupalıyı temsilen aslan ile domuz dövüştürülürdü.[bununla birlikte 1529'daki birinci viyana muhasarası sonucunda viyana halkı hilal şeklinde ay çörekleri yapıp yiyerek kutlamışlardır]. batılıların gözünde osmanlı'yı sembolize eden bir diğer yaratık is ejderdir. 15.y'da italya'da yaygın olmakla birlikte 19.yy'da osmanlı'nın çöküşünü temsil eden karikatürlerde de kullanılmaktadır. salt bu tip betimlemelerin yanında "türk hükümdar" 15.yy'da Dürer'in resimlerinde bir despot şeklinde betimlenmektedir.
avrupalının türk korkusu üzerine geliştirdikleri söylemler de bulunmaktadır. "mamma gli turchi"(anneciğim türkler) ya da ispanolların "dikkat magripliler karaya çıktı" ya da osmanlı'da meydana gelen gelişmelerin yakından takip edildiği "avisos de turco"(türk'ten haberler) gibi dikkat çeken bu tip söylemlerdir. buna ek olarak almanlar da sırf türkleri yergi, aşağılama ve karalama amaçlı çıkardıkları "türkendrucke" adını verdikleri gazeteler bu imgenin yerleşmesinde etkilidir. tabi ki bu imgelerin zihinlerde yaratılması en çok osmanlı'nın vire yolu ile elini suya sabuna dokunmadan kal'a feth etmesinde ortaya çıkıyordu. hatta hatta bu tip bir psikolojik savaşa da ele geçirilen yerin eşraf ve soylularının kellesinin otağ-ı hümayın önüne yığılması yarar kesbeden yöntemlerdendir. Özellikle kanuni'nin sadrazamı olan ibrahim paşa'nın hicivci kişiliği de bu konuda ilginç bir yer işgal eder.
ama ilginçtir ne kadar da olumsuz olduklarını ifade etsek de belirli noktalarda türklerin orijini Truvalılara dayandırılır. Tordesillias'ın kroniklerinden birinde Troylos'un oğlu, "türk" adlı yiğit bir adamın ayağa kalkıp dağılma süreci içersindeki truvalılara, yunanlılara karşı birlik olup bir cesur bir kumandan belirlemelerini söyleyip pes etmemeleri yönünde onları galeyana getirmesidir. aynı Türk onlara lider olup yunanlıları truvalıların toraklarından atarak karamania bölgesine yerleşmiştir. bir başka kronikte ise hektor ve paris'in kardeşi şeklinde geçer. gerçi bu tip bir temellendirme de volüntarist bir yorum da gizlidir. ispanyollar -türk kültürünü yeterince bilmedikilerinden- ve bu kültürün salt askeri güce dayandığını farzettiklerinden kısa bir süre içinde osmanlı'nın yitip gideceğine inanmışlardır. olumlu imge çok olmasa da ispanyoların "el gran turco" şeklinde(yüce türk) nitelemeleri de bulunmaktadır.
çağlar boyunca batılının gözünde sabit bir türk imgesi sürekli varolmuş değildir. genellikle yapılan tasvirler 17.yy'a kadar olumsuz olup miskin, alçak, okuma yazma bilmeyen vs olumsuz imgelerle bezenmiş olup 1630'dan sonra batılı seyyahların osmanlı içersine seyahatleri ve bilhassa fransızların osmanlılar ile ilgili yazıları avrupa'da türk imgesinin belirli bir süre iyileşmesine ve korkulan düşmanı tanıma merakını da beraberinde getirdiği "Turquerie" akımını başlatmıştır. bu dönemde bir çok soylu türk kıyafetleri giyerek poz vermiş, avrupa'da modayı şekillendiren bir etkiye haiz olmuştur. Yirmisekiz Mehmed Çelebi'nin avrupa'ya elçi olarak gönderilmesi Fransızların dikkatini çekmiş ve hatta hattta Pierre D'ulin tarafından özel bir tablo ile sonsuzlaştırılmıştır. kanuni'nin fransa ile olan iyi ilişkileir neticesinde de fransız şiirinde türk imajı baskın olarak yer almaya başlamıştır ki hali ile diplomasinin iniş ve çıkşlarından etkilenen bir gerçeklik olarak görmek olasıdır[bu noktada şiir patrimonyaldır]. bu minvalde fransız şiirinde kaşlar türk yayına benzetilir bu imge aynı zamanda eros'un simgesini ifade eden çift kıvrımlı türk yayı'nı da ifade eder. ama avrupa'daki diğer ülkelerdeki helenizm taraftarlığından daha önce fransa'da pleiade şairleri yunanlıları desteklemektedirler. şiddete karşı olmak konusunda oldukça nettirler.
19.yy'da bu imge tekrar olumsuzlaşmaya başlamıştır. bunun asıl amili avrupa'da hızla artan helenizm taraftarlığıdır. osmanlı'nın da gücünü yavaş yavaş yitirmesi ile avrupalılar osmanlıyı "barbar, rüşvetçi, hilebaz, despot..." şeklinde nitelendirmeye başlamışlardır. yukarıda bahsettiğimiz ejder vücutlu ve kafası fesli olan bir türk'ün resmedildiği "balkanlar despotu indirdi" şeklindeki yunanca bir karikatür bu konuda önemli ipuçları sağlar.