kürtlerin türkiye de yaşayan insanlardan farkı

entry27 galeri
    21.
  1. * yeşil kart alırken zorlanmamaları.

    * başbakanlık bursu'na başvurması halinde hiç zorlanmadan bursu alabilmeleri.

    * kaçak elektrik kullanmak konusunda uzmanlaşmaları ve ahırların duvarlarını, hiç korkmadan rezistans ile kaplayabilmeleri.

    * yakalandığında "te ce menfaatine çalışabilirim." diyen bir dansözü kanaat önderi ilan edebilmeleri.

    * "bi kilo toz, bi otobos" şeklindeki yaşam felsefeleri.

    * binek tipi toros yerine mercedes'i tercih etmeleri ve aradaki tasarrufla tarım teknolojisi satın alacağına maraba niyetine çocuk yapmaları.

    * poşuya farklı kullanım alanları bulmaları ve molotof kokteyli imalatında oldukça iyi olmaları.

    * kendileri için 3 yılda tek adam akıllı önergede bulunmamış, "başbakan bizi öpsün", "genel kurmay bizi kucağına alsın", "cumhurbaşkanı bize çiçek versin" gibi istekleri dışında herhangi bir protest tavır sergileyememiş bir terör örgütü uzantısına oy verebilmeleri.

    * akaryakıt, elektronik ve hatta beyaz eşya dahil vergiden muhaf alışverişin tadını çıkartmaları.

    * tüm bu yaptıklarını da "sen oralara git, gör" diyerek meşrulaştırmaya çalışan avukatlarının olmasıdır.

    gittim mi acep?

    kızıltepe, güneydoğu'dan sayılır mı? veya pirinç tarlalarında sıtmanın nöbet tuttuğu nusaybin daha samimi olur bu noktada sanırım. porselen çay takımları benim ilgimi çekmese de oldukça ekonomik duruyordu oralarda. sigara, yarı fiyatına...

    veya kilis'e gidelim hadi... amerikan pasajı'ndan psp alacaktım, son anda vazgeçtim o zamanki aklımla. o zamanlar vergiyi, kaçakçılığı düşünerek vicdan yapmamıştım, kabul ama garantisinin olmaması vazgeçmeme sebep olmuştu. hayatımda ilk defa hayvanat bahçesi haricinde deve kuşu görmüştüm kilis'te.

    sonra muradiye şelalesi'ne mi gidelim dersin, ağrı'ya, doğu beyazıt'a mı? yolüstü diye muradiye'den başlayalım hadi. benim, o zamanlar kilosuna 10 lira verdiğim yağsız, kırmızı et, muradiye'den öteye geçince 2,5 liraydı o zamanlar. ama neden ucuz olduğunu anlamıştım öte tarafta etin... muradiye'den geçerken ön iki lastiğimiz patladığında ve etraftaki kayalıkların her biri kendi başına pusu sayılabilecekken.

    ağrı mı demiştik? cumhuriyet caddesi vardı, piyasanın 1/4 fiyatına bilgisayarıma ram almıştım bu cadde üzerindeki köhne bir dükkandan. sonra şu bayram market vardı... gelirinin yarısını dağa aktaran. bursa'da da farklı bir isimle şubeleri varmış falan hani bildin mi? doğu beyazıt'tan ekmek makinesi almıştım o zamanlar yok pahasına ki o zamanlar daha arzum'un ekmek makineleri falan çıkmamış piyasaya. görgüsüzlük işte benimkisi naparsın... ishak paşa sarayı'nın kapısı hariç tüm mahremini gördüm ve oraya o kadar turistin gelmesini de mutlulukla karşıladım o zamanlar. sonra sevincim kursağımda kaldı alman turistlerin ağrı dağında orospu çocuklarınca rehin alındığını öğrenince. sonra da turistler eskisi kadar rağbet etmemeye başladı zaten...

    şimdi tüm bu yazdıklarımdan sonra tefe konur muyum? faşist olur muyum? orası mutlak. ama gene de anlaşılır olması adına tüm bunların olmadığını söyleyen birisinin karşısında ceketimin düğmesini iliklerim...

    zira böylesi bir yalanı inanarak söylemek ya büyük bir yalancının, ya da gerçek bir dahinin işidir...
    0 ...