bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla yaşamak veya farklı olmak ve bunu ''susma sustukça sıra sana gelecek'' mantığıyla dışa vurmak. işte bütün meseleleler buradan çıkıyor.
Tek gözü gören bir adam varmış. Duymuş ki filan köyde herkes kör.
Herkesin kör olduğu yerde tek gözü gören kral gibi olurmuş diyerek o köye gitmiş. Köyde kimse görmenin ne olduğunu bilmiyormuş. Birisi başkasının bir şeyini alınca, filan neden falancanın şekerini aldın diyormuş mesela..
Çalan da, sen nereden biliyorsun diye soruyormuş. Bu da gördüğünü söylüyormuş.
Köylüler sormuşlar:
-Görmek ne demek?
Bu da anlatabilmek için hepsini bir duvarın önüne dizmiş..Siz sırayla bir hareket yapın, ben ne yaptığınızı söyleyeyim, demiş.
Biri elini kaldırmış, söylemiş. Öbürü ayağını kaldırmış, söylemiş. Biri duvarın arkasına geçip, peki şimdi ne yapıyorum demiş. Bizimki, göremiyorum demiş. Köylüler, sen ya hasta ya sahtekarsın. Görmek diye bir şey olsa duvarın arkasında da görürdün, diyerek, tek gözü gören adamı köyün doktoruna götürmüşler. Doktor da körmüş. Hastasını sedyeye yatırmış, eliyle ayaklarından başlayıp sıvazlayarak yukarı doğru gelirken gören gözünde durmuş:
işte arıza burada deyip gören gözünü oymuş.