arkadaşlıklar güzeldir. dertlerinizi paylaşırsınız, dertlere ortak olursunuz vs. şimdi arkadaşlık tanımı yapmaya gerek yok. ama eğer bir komünist arkadaşınız varsa arkadaşlık tanımımın fazlası olaraktan onunla daha çok eğlenebilirsiniz. sıkıldığınızda taşşak geçebileceğiniz, stres atmak istediğiniz de kafasını gözünü dağıtacağınız bir arkadaşlıktır bu.
bundan bir kaç ay evveldi. istanbulda'da tam olarak hatırlayamadığım bir şeyi protesto ediyorlardı komünist tayfa. hatırlayamamamın sebebide eften püften şeyleri protesto etmeleri zaten. neyse işte komünist arkadaşım bu eylemde her zamanki gibi en önde, elinde kızıl bayrağı ile yoldaşlarına eşlik ediyor, onları yönlendiriyordu. anlattığına göre tek yol devrim, kurtuluş yok tek başına, bu dünya bizim temalı sikimsonik sloganlar ile halka ajitasyon yapıyorlardı. tabi cevval çelik kuvvetimiz bu marjinal ve çoğunluğunun yüzü kapalı olan tayfaya müdahalesi gecikmedi. ellerine sağlık. işte bizim arkadaşta en çok darp edilenler arasındaydı. olan biteni televizyondan izlemiş, arkadaşımın yerde sürünürken çelik kuvvetimizin acımasızca onu linç edercesine vurdukları darbeleri izlerken içimin yağları erimişti. içten içe gülüyor, polisimize teşekkürlerimi yüksek sesle tüm apartmanla paylaşıyordum. işte bu eylemden birkaç gün sonra güzide bir cafede buluştuk arkadaşla. birde olayı onun ağzından dinledim. özgürlük, eşitlik, kürtler-türkler diye saçmalayıp durdu. ateşli bir tartışmaya tutulduk kendisiyle.
ateşli tartışmamızın ardından çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. adeta nevrim dönmüş, söylediği provokatif ve yasadışı düşünceler neticesinden tüylerim diken diken olmuştu. ilk başta efendice uyardım akıllı ol sikerim seni de komünizminide diye. biraz daha laf dalaşından sonra ayağa kalkıp üzerine yürüdüm. inanın arkadaşımın o andaki yüz ifadesini görseniz hem acır hem de kahkahayı patlatırdınız. hemen anlamıştı şiddet kullanacağımı. makul bir teklifle kulağıma fısıldadı; eğer beni döveceksen polis kıyafeti giy, ben de yüzümü kızıl bir bandanayla kapatayım dedi. bu teklifin ne demek olduğunu ilk başta anlamayıp yüzüne boş bir surat ifadesiyle baktım. tekrar söze girerek bunun bir fantezi olduğunu, polisi karşısında görünce hem fiziksel hem de mental olarak ağzı burnunun kırılmasına daha hazırlıklı olduğunu söyledi. kendisini kelepçelememi ve tahrik edici sözler ile kendisini dövmemi istedi. bir nevi bu cinsel fantaziydi bu. bu teklifin ahlaksızlığını anladığım gibi yüzünün tam ortasına 90 derecelik bir açıyla osmanlı tokadını bastım ve aynı anda öne bükük üç buçuk salto şeklinde tekmeyi koydum.
ağır ve şiddet dolu müdahalem sonucunda kanlar eşliğinde yerde yatıyordu. son bir güçle gözlerini açıp soru sorarcasına yüzüme bakıyordu. yanında doğru eğilerek kulağına işte devrimci şiddet budur dedim. çakal bir gülümsemeyle sözlerime devam ettim. hemen;
peki söyle bakalım komünizm geldiği vakit çöpleri kim toplayacak, herkes okuyup doktor, mühendis olursa kapımızın önündeki çöpleri kim alacak diye akıl dolu bir soruyla onu bir kez daha göt ettim.
kafe sahibi çıkan gürültüden dolayı hemen yanımızda belirmişti. olayı kısaca kendisine izah ettim. beklediğimden de babacan çıkan işletmeci elimi sıkarak teşekkür etti. bunun gibi komünist vatan hainleri bunu hak ediyor diyerek tebrik etti.
arkadaşımı o günden itibaren bir daha görmedim. ama içimde bir komuniste gerekli dersi vermenin gururu vardı.