Kayın ormanının derinliklerine doğru ilerlerken ışık da gitgide azalıyor ve ağaçların arasından süzülen son ışık zerrecikleri yerini alacakaranlığa
bırakıyordu. Alhara, elbisesinin uzun eteklerini tutmuş uzun siyah saçları sık dallara takılmadan dikkatle yürüyor ve rüyasında gördüğü büyük mağarayı
ormanın derinliklerinde bulacağını umarak korkmadan ilerliyordu.Havada keskin çürümüş yaprak ve ağaçların yosun kokusu vardı, ara sıra burnuna
yabani hayvan kokusu gelse de, bu onu ürkütmüyor tuhaf bir güven duygusu üstüne yapışmışcasına kendini daha cesur hissetmesini sağlıyordu.
Uzun süre yürüdükten sonra ayakları kendi isteminden çıkmış ve onu farklı bir yöne götürmeye başlamıştı. Aniden sık ormanda karşısına dev kayalıklar
çıktı, koyu granit rengiyle çatlaklarından akan suyla ıslanmış parlayan kayalar. ilerleyerek dar yarığı aramaya başladı alhara. Dün gece gördüğü rüya
şüphesiz bir çağrıydı, içten gelen sesin çağrısı gibi karşı konulmaz ve belirsizliğine rağmen merak uyandıran bir çağrı. Kayaların önüne geldiğinde
dolaştı ve bir giriş aradı, çalılıkların ellerini çizmesine aldırmadan bakındı,işte oradaydı. Karanlık yarık ışık oyunlarıyla gizlense de gözünden
kaçamamıştı. Ellerinle tutunarak yarıktan içeri girdi. Koyu bir karanlık ve sessizlik bir anda genç kadını sardı. Sağ avucunu açıp sihirli kelimeleri
mırıldandı, etraf bir anda aydınlandı. Burası geniş bir mağaraydı, yukarıdaki sarkıtlardan sular damlıyordu. önünde uzanan büyük galeriye doğru
ilerlerken ışık önünden yol gösteriyordu. ilerlerken aşağıya derinlere doğru indiğini farketti, mağarada derin bir su uğultusu vardı. Sonunda
bir su gölü karşısına çıktı. Epey yürümüş ve yorulmuştu, bir kayanın üstüne oturdu, biraz soluklandı.
Tam da rüyasındaki gibiydi, gölün suyu ışığın altında sarı sarı parlıyor ve küçük kabarcıklar çıkarıyordu. Alhara gözlerini kapattı;
wyf dur, wyf dryw, wyf saer, wyf syw diye seslendi. Suların içinde hareketlenme oldu, altın renkli bir ışık belirdi ve ışıl ışıl parlayan
sarı pullarıyla ejderha ortaya çıktı. Gözleri kehribar renginde ve kanatları şeffafmışcasına
parlıyor, genç kadına bakıyordu. Hafifçe eğildi
ve başını alhara'nın önüne uzattı, bu harekette bir boyun eğiş değil, büyük bir sevgi ve merak vardı.' buraya seni ben çağırdım'dedi. Alhara,
Ejderhanın pullu başına dokundu, 'biliyorum ama neden? dedi. Ejderha, 'uzun süredir yalnızım, ve seni rüyalarında gezerken gördüm' hep seni
rüyalarında takip ettim ve korudum, ama sen beni ancak yeni hatırlayabildin'. 'Senden bana şarkı söylemeni istiyorum, yüzyıllardır uyumadım, ben seni uyanık olarak rüyanda görüyordum
ve kalbi saf biri bana şarkı söylemeden uyuyamam.Başını daha da eğerek Alhara'nın gözlerine baktı.' senin kadar saf bir kalp görmedim, bundan sonra ben uyuyacağım ve sen beni rüyalarında göreceksin
dedi.
Alhara ona sevgiyle baktı, tamam sana şarkı söyleyeceğim, seni bir daha göremeyecek olsam da söyleyeceğim' dedi ve şarkısını söyledi
Bum dedyf yn aghat
Bum yscwyt yg kat
Bum tant yn belyn.
Ahenkli sesi mağarada yankılar yaratıp çınlarken, ejderha gözlerini yumdu ve birden ortadan kayboldu. Alhara sustu. Gördüğü en muhteşem
şeyi bir anda gerçeklikte kaybetmişti, sessizce ağlamaya başladı.