the ballad of reading gaol

entry8 galeri
    6.
  1. kırmızı ceketini giymiyordu artık
    çünkü şarap kırmızı ve kırmızıydı kan da,
    ellerine de şarap, bir de kan bulaşmıştı,
    ölünün başucunda onu bulduklarında.
    sevdiği kadıncağız, sevgilisi idi ölen,
    öldürmüştü kadını vurarak yatağında.

    (...)

    kemanların sesi ile dans etmek tatlı,
    aşk ve yaşam birlikte yeşerdiği zamanlar:
    fülüt, latva sesleri arasında dans etmek
    ne kadar da güzeldir, insan binde bir tadar:
    ama tatlı olmuyor böyle 'kaçamaklısı',
    'titrek adımlı danslar'!

    (...)

    o, yatmış, rüya gören biri gibi, uzanmış,
    sanki hoş bir kırlıkta serilmiş uyuyordu,
    gözcüler kolluyordu onu bu uykusunda,
    hemen hepsi şaşırmış:
    nasıl bu kadar tatlı uyuyabiliyordu,
    ölümün kapısında!

    (...)

    sonunda görür oldum, gölgeli demirlerin,
    kurşunlardan örülmüş kafesleri andıran,
    kireçli duvarıma çarpan gölgelerini
    döşeğimin yanından,
    anladım ki 'dünyanın bir yerinde o sabah
    tanrı'nın korkunç günü başladı' kırmızıdan.

    (...)

    ve onu öylesine sarsan bütün acılar
    acı haykırışında,
    o sonsuz pişmanlığı, döktüğü kanlı terler,
    'kimseler bilmez bunu benim bildiğim kadar:'
    bir yaşamdan fazla bir yaşamla yaşayanlar
    'ölürler bir-den fazla.'

    (...)

    ve ben hiç görmemiştim bu kadar dertli adam.
    böyle dalmış gözleri,
    küçük mavi örtüye,
    zindandaki bizlerin gökyüzü dedikleri,
    o mutlulukla geçen, süzülen bulutlara,
    o tüm özgürlükleri.

    (...)

    kireç, bir an durmadan
    eti yer, kemiği yer
    kemiği geceleyin,
    gündüzleri eti yer,
    bir eti, bir kemiği
    'ama her an yüreği'

    (...)

    ama ne süt beyazı gül ve ne de kırmızısı
    tutuklular evine yerleşip açabilir;
    çakıl,kırıklar, bir sürü taş parçası,
    orada yanlız bunlar bize verilmiştir.
    bilinir ki çiçekler, bir çiçek koklaması
    'düz bir insanda bile -umutsuzluk- giderir.'

    (...)

    ne şarap kırmızısı, nede beyaz bir gülün,
    yaprakları düşecek,
    o toprakla kum tümsek
    tiksinç duvar dibinde,
    oradan geçenlere
    'tanrının oğlu öldü sizin için' diyecek.

    (...)

    huzur içinde yata şimdi --o mutsuz adam-
    huzur içindedir o, yada olmak üzeredir.
    onu çılgın kılacak birşey yoktur orda.
    orada gündüzleri yoktur korkudan eser,
    o yatmaktadır artık ışıksız bir toprakta,
    'ne güneş doğar ona, ne ayışığı düşer'

    (...)

    papaz dua etmedi,
    şerefsiz mezarının önünde diz çökmedi:
    kutsamadı meazrı isa'nın işareti,
    'oysa ki o işaret -günahkarlar- içindi!'
    oysa ki bu adamda onlardan birisiydi.
    've isa'da onları kurtarmaya inmişti.'

    (...)

    önce parmaklıklarla bozup güzel ayı
    sonra da saklıyorlar güneşi insanlardan:
    iyice örtmek için o -cehennemlerini-
    çünkü onun içinde öyle şeyler olur ki,
    'ne tanrının oğlu, ne de bir insanoğlu
    göremesin içini'

    (...)

    ve kırılan her yürek,
    hücre yada avluda
    o kırık kutudur ki bağışlanmış severek,
    nesi varsa tanrıya,
    cüzzamlılarım bile kirli yuvalarında
    o esmiştir değerli bir sümbül kokusuyla.

    'Ah! mutludur onlar ki kırılabilir kalbi
    af katına ererler!
    hem insan başka türlü yolunu nasıl bulur,
    ve günahlarından nasıl ruhunu çekip siler?
    kırılmış yüreklerden başka nasıl, nereden
    efendimiz isanın ruhuna süzülüp girer?'

    (...)

    o da kan gözyaşıyla elini temizledi.
    çeliği tutmuş olan;
    'çünkü yanlız ve ancak kanı kan temizlerdi
    yanlız gözyaşlarıydı yaralarını saran'
    ve taa kabilden gelen o kırmızı lekeydi
    isanın kar beyazı, isada ap pak olan.

    (...)

    isa çağrısına dek, ölülerin orada,
    o, sessiz yatacaktır:
    -hiçbir gerek yok artık aptalca gözyaşında-
    ve onun için sızlanmak artık boşunadır.
    -sevdiği bir kadını öldürmüştü bu adam,
    bu yüzden asılmıştır.-

    'ama herkes gene de sevdiğini öldürür
    bu böylece biline,
    kimi bunu yüklü bakışlarıyla yapar,
    kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
    '''''korkak olan, bir öpücükle'''''
    yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür.
    * * *
    2 ...