trenle yapılan yolculuklardır. nedense iş için bir amaç uğruna değil de sadece gezmek olsun diye yapılıyormuş gibi gelir bana.
babam çocukken heveslendirirdi, "bi tren yolculuğu yapmak lazım, tıngır mıngır" derdi de merak ederdim.
sonra master için ankara'ya gidiş gelişlerimde istanbul'dan dönüşlerim için yapardım tren yolculuklarını, zira tren yavaş giderdi, ankara'ya gitmek için acelem yoktu, dönüşte otobüs ile dönerdim istanbul'a daha çabuk gideyim diye.
tren yolculukları akarsuların kenarından kıvrıla kıvrıla yapılır sanki, sanki hep doğa ile başbaşasındır.
ama bir de lise çağlarımda izlediğim bir filmi hatırlatır bana bu yolculuklar işin doğasının yanında insan doğasını hatırlatırcasına. emmanuelle serisinin bir filmiydi ve trende abiyle abla yataklı vagonda (abla abinin üzerinde ve tabi ki ikisi de çıplak) hiçbir şey yapmadan duruyor, kendilerini vagonun sallantılarına bırakmış olayı tamamlıyorlardı. unutamıyor insan tabi...