ehliyet almak için ehliyeti teslim alırken vereceğiniz okkalı miktar paradan önceki son engeldir. parayı vermek kadar zor değildir.
eğlenceli, heyecanlı, karmakarışık bir gündür. ben de öyle bir sınav günü geçirdim ve bütün bu sıfatları bünyesinde toplamıştı şöyle ki ;
bünye tatile alışmış. sabah altıda anca uyuyabiliyo. ama sınav öyle bir yerdeki, arabayla bir buçuk saatte gidersin. o da sabahın köründe
yolların boşluğundan faydalandığın zaman. ama arabayla nereye gidiyosun. hani ben de isterim ehliyet almak için girdiğim direksiyon sınavına
arabayla gidiyim ama, şöle cümleden de aşina olduğu üzre kendi içinde çelişki oluşturan bi durum.
neyse, sürücü kursu 7:45'te servis kalkacağını söyler. saati altıya kurarken içinden söversin, sabahın köründe sınav yapılır mı diye,
aynı zamanda da yaptığın işin saçmalığına kızarsın, çünkü alarm çaldığında zaten uyanık olacaksındır. 2 hafta boyunca o saatte uyanınca bir
günde biyolojik düzeni değiştirmek her babayiğidin harcı değil tabi.
benim gibi şanssızsan uykusuzluk en ufak derdin olur. bir gün önce buattan kıvılcım çıktığını görünce "lan napalım bari sigortayı alalım"
fikri belki akıllıca bir davranıştır fakat sabah gözümü kutuplarda açmama sebep olmuştur. evet işte şanssızsan uyuyamamk nedir ki? buattan kıvılcım çıktı diyorum. öyle böyle değil.elektrikle ilişkimizi kestiğimizden mütevellit evin durumu o kadar
içler acısı ki ocağın üzerinde
tost makinesi (hani eskilerden) üzerinde bişey yok.
-anne ekmeği koymayı unutmuşsun heralde. hadi ben uyuyamıadım sen neden dalgınsın?
+yok oğlum az biraz ısınsın diye mutfak. doncaz yoksa.
-heaa tamam. kapat şunu allasen.
neyse bi şekilde titreye titreye iki lokma bişey yemeyi başarmanın gururu ve boşalan bir kupa çay birazda olsa kendime gelme mi sağlamıştı,
her ne kadar çayın yarısını masa örtüsü içmiş olsa da. öyle deme ama titriyorum diyorum!
en hızlı üstümü giyindiğim zamandır heralde. belgelerle konuşuyorum. kronometre tuttum casio saatimlen. len ne güzel saatti onlarda. lastikti
mastikti ama, gerek ışığı olsun, gerek kronometre fasilitesi üzerinden maç yapabilmeye imkan vermesi.. hoştu hoş...
neyse, giyindik bir şekilde vücudun olabildiğince soğukla temsaını en kısa tutmaya çalışarak. e bide tuvaleti ziyaret etmek gerek. malum
sıra ne zaman gelir belli olmaz. kaça kadar sıra beklicez 5 dakika araba sürücez diye bilinmez. çat düğmeye ilk basış. çat çat.. hay ben senin. yav evin her yeri aydınlandıda bu bölgenin suçu ne hissi
ile bir hışımla ihtiyaç giderilir. karafatma mı ki lan o?! yok yav değildir. bi bassam ya üstüne... karanlığı fırsat biliyolar heralde onlarda.
kombi olmayınca dişleri fırçalamkta ayrı bi ferahlık. dişler çatlayıp dökülse haberin olmaz. o biçim ferahlık.
sabahın köründe otobüste bekleticek tabi. o da fırsatı kaçırır mı? bekledim ama sorun değil. ehliyeti aliyim, bu otobüsün yanında geçerken
kornaya bilem basıcam. o derece de hırs yaptım.
2 arkadaşımla birlikte yazılmıştım kursa. iyide bir iş yapmışım. buluştuk kursta. konuşmak, zaman geçirmek için iyi bir yöntemdi. kullanmadık. ağzımızı açıcak
halimiz pek yoktu. bi süre beklemenin ardından servise kısa bir yürüyüş ve arıdından servis... servis bir belediye otobüsü, son modellerden.
klima coyur coyur çalışıyo, ohh içerisi sıcak, uyku gitmiş artık geri gelmez ama sıcaklığın verdiği hoş bir mayışıklıkta var
hem ayakta da değilim. oturuyorum hemide fanın önünde. ohh mis.
bu kez uzun ama keyfin tıkırında olduğu bir yolculuktan sonra sınavın yapılacağı koordinatlara ulaşmıştık. mutluyduk huzurluyduk ve otobüsün kapısı açıldığı anda
sadece donuyorduk. böyle bi soğuk olamaz. olmuş ama olmasa daha iyiydi. ankara'nın o kuru soğuğu gerçekten çekilecek gibi bir durum değildir,ama ehliyet sevdası işte.
bi süre sonra br gruplaşma oluştu sürcü kursundan birinin çebresinde. yeni bilgi var heralde mantığıyla hemen kalabalığın arasına karıştık ve kendimizi onlardan
biri gibi gösterdik. kabullenmelri kolay olsun diye. bunun için şapşal bir ifadeyle etrafa bakıp "ney, nolmuş, nedir, kim" gibi ifadeler kullanmamız fazlasıyla yeterli
oldu. meğersem adamın elinde listeler varmış. kaçıncı sırada olduğumuzu öğrenmek için orda bulunuyomuşuz. anlamamız biraz zor ve mücadeleli oldu fakat başarabildik.
arkadaşlarımla gitmenin doğru bir seçim olduğunu biliyordum fakat, isimlerini seçmem gerektiği tabiki aklıma gelemezdi. birinin adı göbek adı ve hatta soyadı 'a'
harfiyle başlamaktaydı. babasının tam bir garantici olduğunu düşünmekteyim. gel gör ki diğer arkadaşımın adı da 'a2 harfiyle başlamakta. bunu orada öğrenmedim esasen
daha öncede farkındaydım ama orda bir önem arz etti ismin hangi harfle başladığı.hayır birde soyad varken isme göre sıralama yapmakta neyin nesi.
biri birinci sırayı kapmış biri üç e tabi benim adım da 'm' harfi ile başladığından listenin diplerine doğru küçük bir yolculuğa çıkmışım ben.
tabi benim adım maddox. hı hı.
neyse bi şekilde ikna ettim arkadaşlarımı. bekleyin bekleyin koçsunuz kralsınız. ve beklediler nitekim. ama donuyoruz öyle böyle değil. arkamızda kocamn bir göl ve
donmuş. koskoca göl donmuş biz nası donmayalım. dedik bu böyle olmaz. her tarafımız uyuşmuş zira beynimiz de. çünkü bunun böyle olmayacağını o kadar soğuğu yemeden
önce düşünsek daha güzel olabilirdi. ilerde bir araba. için de iki güzel hoş bayan.
dedim biz de sığışıcaz buna gelin. camı tıkırdatıp kapıyı açtım. anlattım meramı mı.
dedim binmezsem donucam bu vebali almk bence istemezsiniz. "aa tabiki tabiki" efektini verdiler ama birde merakları vardı. neden öne oturmuyosunuz ön boş.
"sizi daha iyi görebilmek içinnn!" teallam ya, ama kızların suçu yok benim malaklar kendini göstermemiş kızlara. neyse anlattık olayı onlarda bindi. tam o sıcaklığı
bedenin çeşitli noktalarında hissetmeye başlamışken ön taraftaki arkadaşım - ki gerçekten insan dostlarını iyi seçmeli- kafasını camdam çıkarmış biriyle konuşuyo.
durumdan tam anlamıyla bi haberim. meğersem araç başka bir kursunmuş ve arkadaşıma adamın teki o kurstan olup olmadıklarını sormuş. e tabi bunun da içi temiz ya
yapıştır "yooo değiliz". e indik tabi. başkası binicek falan geyiği döndü. kızlarda üzüldü, ben ona üzüldüm zaten. neyse olaya hakim olsam o arkadaşımı hemen satıp "aa
madem bu kurstan değilsin niye bindin insene" moduna girip kendimi kurtarırdım ama beyin uyuşabiliomuş demkeki.
eğer o arabanın içine hiç girmeseydik dışarda durmak göze alınabilirdi ama bir kere bünye o hazzı aldımı gayrı dışarda duramazdı. ileride bir minibüs gözüme kestirdim.
her halükarda yer vardır diye düşünmekteydim. en azından ayakta dururuz. sıcaktır sonuçta.
gittik minibüsün yanına kapısı açık içeri adım atmamla "allahım ben nerdeyim" demem bir oldu. her türden her yaştan her cinsten, bıyıklı bıyıksız, kapalı açık, genç
yaşlı yirmi kadar kadın. minibüs günümüdür nedir. bu kadar mı marjinaldiniz yani. hala da anlamlandıramadım. kadınlara özel bi kurstu heralde. hepsi muhafazakar olsa
neyse dicem. içerideki diyaloglar içler acısı. gülsem mi ağlasam mı. dışarda donmayı göze alsam inicem. arada bize laf atılıyo.
en son ilginin üzerimize tamamen yoğunlaştığını görüp, "benim sizin yaşınızda kızım var" hatta "benim sizin yaşınızda oğlum var" muhabbeti başlayınca dayamayıp
terkidiya ettik. o an soğuğunda güzel olabileceğini anladım. 2 arkadaşımda benden önce sürüp "ülen kursun hocas pedallara basıyoyu" duyunca bünye de bi ferahlama bir
rahatlama oldu tabi. sonunda sıra bana geldi. üzerimde dev bir mont. araba sürmeye elverişli değil. dedim bari avantaja çevriyim. montu çıkarıp kursun hocasına verdim.
ayaklarını kolaylıkla kamufle edebilsin diye. e tabi n'olur n'olmaz. neyse cidden siz bir şeyi eksik yapıcak gibi olduğunuzda hoca yardım ediyo gerçekten.
o yüzden sınavı geçememek neredeyse imkansız. tek dikkat edilecek unsur, sınavı yapan insanların sizin dikkatinizi ölçtüğü an.
"nerde okuyosun" "bu resim ne" "sevgilin var mı" sorularına sıkılmadan ve hatta ilginizi çekermişcesine cevap vermeniz önemli.
konuşurken arabayı şu veya bu şekilde kullanabiliyosanız. ehliyeti alıyosunuz. çünkü temel mantık "eşek değil ya elbet öğrenir" ve tabi o koltukta siz bir aday
değil müstakbel bir vergi ödeyicisisiniz. sömürü aracısısınız. böyle gereksiz sorulardan sıkılsanız bile konuşmalısınız onlarla yoksa alamazsınız ehliyeti.
ve sularına gitmek lazım, alay etmek dima zorlayıcı espri yapmak olmaz.
direksiyon sınavı hele ki kışsa içinde çok fazla enteressanlıklar barındırabilen bir sınav oluyo. önemli olan eğlenmeye bakabilmek.