herostratos

entry19 galeri
    17.
  1. --spoiler--
    Bayım,
    Tanınmış birisiniz, kitaplarınız otuz bin basılıyor. Bunun nedenini size söyleyeyim:

    insanları seviyorsunuz da ondan. insancıllık kanınızda var: Talihin işi. Topluluk içinde
    olduğunuzda çiçek gibi açıyorsunuz. Hemcinslerinizden birini görür görmez, tanımasanız
    bile, ona karşı kanınızın kaynadığını hissediyorsunuz. Bedenine, konuşma biçimine,
    istenildiği zaman açılıp kapanan bacaklarına ve özellikle ellerine bayılıyorsunuz, ellerine:
    Her elde beş parmak olması ve başparmağın öteki parmakların karşısına çıkartılabilmesi
    hoşunuza gidiyor. Yanınızdaki komşunuz masanın üstünden bir fincan aldığı zaman haz
    duyuyorsunuz, çünkü insana özgü ve kitaplarınızda sık sık betimlediğiniz, maymunun
    hareketinden daha az yumuşak ve daha az hızlı bir fincanı tutma biçimi var, ama daha zekice,
    değil mi? insanın etini, yeniden hareket etmeye alışan bir ağır yaralının yürüyüşünü, her
    adımda yeniden icat eder gibi olan görünüşünü ve yırtıcı hayvanların bile dayanamayacağı
    eşsiz bakışını da seviyorsunuz. insana kendi kendinden söz etmek için uygun olan söyleyiş
    biçimini bulmak da kolaydı sizin için: Edepli, ama çılgın bir biçim. insanlar kitaplarınızın
    üstüne iştahla atılıyorlar, onları rahat bir koltukta okuyorlar, sizin onlara ulaştırdığınız bahtsız
    ve ölçülü büyük aşkı düşünüyorlar ve bu birçok şeyin avuntusu demek oluyor onlar için;
    çirkin olmanın, kötü olmanın, aldatılmış koca olmanın, yılbaşında aylıklarının artmamış
    olmasının.
    Son romanınız övülerek dillerde dolaşıyor: iyi bir çalışma.

    insanları sevmeyen bir insanın olabileceğini bilmek sizi meraklandıracaktır sanıyorum. işte
    ben, hem de öylesine az seviyorum ki onları, yarım düzinesini hemen şimdi öldürebilirim.
    Belki kendi kendinize sorarsınız: Neden sadece yarım düzine diye? Çünkü tabancam altı
    mermi alıyor. işte bir canavarlık, değil mi? Üstelik de tam anlamıyla siyaset dışı bir davranış.
    Ama size diyorum ki: ben onları sevemem. Ne hissettiğinizi çok iyi anlıyorum. Ama onlarda
    sizi çeken şey beni tiksindiriyor. Bir iktisat dergisini sol eliyle karıştırarak edepli edepli
    yemek yiyen adamlar gördüm ben de sizin gibi. Fokların sofrasında olmayı yeğlemem benim
    hatam mı? Yüz çizgilerini bir yana bırakırsanız, insan yüzüyle hiçbir şey yapamaz.
    Ağzını kapalı tutarak bir şey gevelediği zaman ağzının kenarları iner ve kalkar, sanki
    durmaksızın dinginlikten ağlamaklı bir şaşkınlığa geçer gibidir. Siz bunu seversiniz,
    biliyorum, siz buna Zekâ'nın uyanıklığı diyorsunuz. Ama bu benim midemi bulandırıyor,
    nedendir bilmiyorum, ben doğuştan böyleyim.

    Aramızda ancak bir beğeni ayrımı olsaydı tedirgin etmeyecektim sizi. Ama her şey sizin
    yeteneğiniz varmış da benim yokmuş gibisine akıp gidiyor. Amerikanvari hazırlanmış
    ıstakozu sevip sevmemekte özgürüm, ama insanları sevmiyorsam bir zavallıyım ve
    günışığında bana yer yok. Onlar hayatın anlamını kendi tekellerine aldılar. Umarım ki
    söylemek istediğimi anlıyorsunuz. Üstünde: insancıl olmayan buraya giremez yazılı kapıları
    otuz üç yıldır zorluyorum işte. Giriştiğim her şeyi bırakmak zorunda kaldım. Seçmek
    gerekiyordu: Ya uyumsuz ve mahkûm edilmiş bir girişimi, ya da ergeç onların çıkarına
    yönelmesi gereken bir girişimi. insanlara kesin olarak aktarmadığım düşünceler; onları
    kendimden ayırmayı başaramıyordum, düzene koymayı başaramıyordum. Düşünceler,
    hafif organik devinimler olarak içimde kalıyorlardı. Kullandığım aygıtlar da öyle, başkalarına
    ait olduklarını hissediyordum. Sözgelişi sözcükler; Bana ait sözcükler olsun isterdim. Ama
    kullandığım bu sözcükler, bilmiyorum kaç bilinçte sürüklendi. Sözcükler, başkalarında
    kazandıkları alışkanlık gereğince benim kafamda kendi kendilerine düzene giriyorlar ve size
    yazarken bu sözcükleri kullanırken tiksinti duyuyorum. Ama bu sondur artık. Size söyledim:
    insanları sevmek gerekiyor ya da ufak tefek işlerle uğraşmanıza izin verilirse bu yeter.
    iyi, ama ben ufak tefek işlerle uğraşmak istemiyorum. Şimdi tabancamı kaptığım gibi sokağa
    ineceğim ve onlara karşı bakalım ne yapılabilirmiş göreceğiz. Hoşça kalın bayım,
    karşılaşacağım insan siz de olabilirsiniz.

    Kafanızı patlatacağım zaman duyacağım zevki siz
    hiç bilemeyeceksiniz.

    --spoiler--
    *
    0 ...