beklenen gün gelmişti sonunda. davetimi beni kırmayıp kabul etti. uzun zamandır oturup muhabbet etmeyi istediğimi söylemiştim zaten kendisine.
manisa kavşağında beni biraz bekledi. yıllardır tanıdığım birisini karşılıyormuşum gibi geldi nedense, halbuki ilk kez oturup iki lafın belini kıracaktık, iki bardak çay yudumlayacaktık. pizza alalım teklifini reddettim tabi. evime gelen dostuma pizzamı yedirecektim. dolapta ne varsa yenilebilecek eldeki malzeme ile yemek hazırladık önce.
mutfakda ayaküstü muhabbetide süpermiş bu adamın. illa oturup muhabbet moduna girmeye gerek yokmuş.
biraz televizyon, biraz muhabbet, biraz çerez, fazlaca çay vardı mönümüzde. muhteşem bir enerji de vardı tabi bunların yanında ara sıcak gibi. daha önce evde nadiren hissettiğim.
birde fransızca öğrenmeme sebep olacak gibi. kitap getirmiş bilmediğim bir dilde. fransızcaymış. e böyle bi adamın hediye ettiği kitabı okumak için kitabın dilini öğrenmek lazım.
herşeyin üstüne dolmuşa kadar eşlik edeyim derken, ikimizde elim bir trafik kazasında can verecektik neredeyse. ama yırttık beyaz opelin altında kalmaktanda.