- nurten'in gelinini gördük geçen markette...
+ şu hani irice olan?
- evet o, ne iricesi yahu, bildiğin gulyabani, iricesi mi kalmış onun...
* eee napıyordu?
- napcak kız, alışveriş yapıyordu, ama böyle hiç fiyatlara falan bakmak yok, hemen atıveriyor sepete...
* yok yok yaktılar çocuğun başını...
- ekonomi yapmayı bilmeyen kadın mı olur aaaa, dedim kızım, bak bu yoğurt daha ucuz, ne dese beğenirsin...
+ ne dedi?
- o kaliteli değil, biz onu yemiyoruz, bak sen, biz bunca yıl onu yedirdik evlatlarımıza da, hastalık mı kaptılar, maşallah hepsi aslan gibi oldu...
* yok yok bilmiyor hiç kadınlık, zaten pasaklıda bişi..
+ yahu ne pasaklılığını gördünüz kızın?
* geçen aldı ya bizi, mutfak bezine baktım, böyle pislik olmaz, üstü hep ekmek kırıntısı...
- bir de börekleri mutfak mermerinde kesti, ben de dikkat ettim...
* pasaklı tam pasaklı, tuvalet fırçasının halini gördünüz mü?
+ ilahi pakize hanım, ona da mı baktınız?
* evladım tuvalete girdik, fırça kullanmayalım mı...
+ e tabi siz de haklısınız, neyse ben çayları tazeleyim...
* zahmet etme sen kızım, ben alırım.
+ aa olur mu öyle...
* yok yok bak kalktım bile...
pakize teyzenin kalktığını duyduğumda, bir yandan salondan gelen konuşmaları dinliyor, bir yandan da tepsinin başına dikilmiş, börek yiyordum. misafir gelmesi sebebiyle, mutfak tezgahı yiyeceklerle doluydu, kısır olsun, patates salatası olsun, kek olsun, hepsi yeni uyanmış ve kahvaltı yapmamış beni cezbediyor, heyecanlandırıyordu. başlangıç olarak kıymalı böreği seçmiştim kendime. annem görse, "oğlum şunları üstünden yeme, tabağa çek" derdi lakin bilmediği onları o şekilde ayakta lüpletmenin ekstradan bir zevk verdiğiydi.
pakize teyzenin ayak sesleri salondan mutfağa doğru yöneldiğinde, kendimi kapana kısılmış hissettim, mutfakta iki kapı vardı; biri antreye, diğeri ise balkona açılıyordu. pakize teyze antreye açılanı tutmuştu, kendimi balkona attım.
buz gibi soğukta, üzerimde şort ve t-shirt, içeriden gözükmemek için kapının yanında ki duvara yaslanarak hedef küçülttüm, pakize teyze beni görmemeliydi. sırtım soğuk duvara yaslı, halen ağzımda olan böreği çiğneyerek beklemeye başladım. pakize teyzeyi tanıyordum, tüm teyzelerin arasında, dili en çatallı ve zehirli olan oydu, kendisi pitonların şahmeranıydı. beni, hele ki üzerimde ki bu rengi solmuş t-shirt ve yırtık şortla, görürse annemin işi zordu, onun katılmadığı bir sonraki zigon sehpa toplantısında konu ben olacaktım, ayakları ahşap, üstü mermer zigon sehpanın etrafına, yuvarlak masa şövalyeleri gibi dizilecek ve beni, nurten teyze'nin gelininden beter edeceklerdi;
"geçen eksperinannesi hanımlara gittik, çay içiyoruz, ay çayım bitti, bekledim koysun diye, beş dakika geçti hala kalkmıyor, ben de dedim bari ben kendi çayımı kendim koyayım, ay bir girdim mutfağa, oğlu evdeymiş, yabani birşey, yanımıza gelip elimizi öpmedi, zaten geç uyanıyor, öğlen gittik üzerinde böyle rengi atmış bir tshirt, gözleri çapak içinde mutfakta dolanıyor, geç yatıyor herhalde, napıyorsa artık geceleri, hırlı mıdır, hırsız mıdır..."
bunları düşününce korkum arttı, iyice yapıştırdım sırtımı balkon duvarına. içeriden ayak sesleri duyuluyordu, halen mutfaktaydı ve çıkmaya niyeti yoktu, belli ki mutfak bezini, etrafın tozunu, çekmeceleri kurcalıyor, dedikodusunu yapacak bir açık arıyordu, zaten çay koymak bahaneydi, amaç özelinize daha çok girmek, daha sonra bu özeli zigon sehpa toplantılarında anlatarak, prim yapmaktı, bu uğurda herşey serbestti. torununu bile bu işe alet ettiğini görmüştüm, minik torununa beyaz çorap giydirir, evin içine salar, daha sonra çorapları kontrol ederek, evin pis ya da temiz olduğuna karar verirdi. eğer o çorap kirlendiyse, vay halinize, çorabı plastik bir kanıt torbasının içinde dolaştırarak, herkese göstermesi bile imkan dahilindeydi.
sesler kesildiğinde, artık gittiğine karar verip içeri girdim, gerçekten mutfak boştu, vücudum buz gibi olmuştu ama tehlikeyi atlattığım için mutluydum, hemen bir tabak alıp hızla ne bulursam içine doldurdum, mutfakta bulunmak çok tehlikeliydi, elimde tabak odama dönmek için antreye çıktım, tam odama girerken;
* aa experimental evde mi? çok büyümüş valla..
dedi, pakize teyze, annem arkamdan seslendi;
+ olm gel bir merhaba de teyzenlere.
travmasaledit: yıllar sonra, artık ailemle yaşamıyor, arada "ev bezi ile el bezini ayırdedemeyen gelin"'lerle ilgili kabuslar görüyorsam da herşeyden kurtuldum sanıyorken, televizyonda bir haber çıktı, "ankara hayvanat bahçesinden bir piton yılanı kaçtı, evcil olan pitonun adı pakize*", derhal balkona kaçtım, orada ne kadar kaldığımı bilmiyorum, ama balkon benim pitonlardan korunmak için fethettiğim kalemdi, oraya pitonların en ünlüsü semra hanım bile giremezdi.