bir zamanlar hata yapanlar veya beceriksiz olanların ezilmeyi hakettiğini düşünürdüm. sonra bir insan tanıdım ve her tür hatayı beceriksizliği nedeniyle yapıyordu. o kadar beceriksiz ve baş belasıydı ki kendisi de durumunun farkındaydı. önlemler aldıkça daha çok hata yapıyordu. bir zaman sonra artık onunla dalga geçmeyi, hatalarının karşılığını ödetmeyi bıraktım. zaten fazlasıyla ödüyordu. akılsız köpeği yok kocatırmış diye bir laf var.
bir kaç örnek vereyim. kardan yollar kapanmış. gece yarısı illa kargoya malı verelim diye tutturdu. iş yerine gidip göndereceklerimizi paketledik. arabaya koyduk. iş yerini derleyip toparlayıp asma kilidini bastık. arabaya binmeye gittiğimizde kapılar açılmadı. otomatik kapılar kendiliğinden kilitlenmiş ve anahtarlar arabanın içindeydi. üzerimizde doğru dürüst bir şey yok. montlar arabada, anahtarlar arabada... insan arabanın anahtarını içeri mi atar? o tipide her yer kapalı. 2 km yürüyüp bir petrol istasyonuna varıp arkadaşları aradık da gelip bizi aldılar. bir gün de yolda dönerken başka arabaya çarpmış haberi yok. adamlar ardından gelmiş. dur diye işaret yapınca bu saf durmuş. adamlar bir güzel dövmüşler.
çok saçmaladığı bir dönem arabayı sen sür diye tutturdu. ben az sonra ineceğim işim var dedim. baya bir gittik. tam ineceğim yere yaklaştık ki bi virajda kapısı ardına kadar açıldı. yandan gelen bisikletliyi yere serdi. hala kapıyı tutmaya çalışıyor. nerdeyse inip kapıyı öyle tutacak. kapı da tek kapılı araba kapısı, kocaman ağır bir şey ben onu tutmasam kapı onuda alıp gidecek. fren yapıp durmayı akıl etmiyor da kapıyı yakalayayım diye uğraşıyor.
sayesinde insanlar hata yapsa da aslında niyetlerinin iyi olabileceğini ve ayıplamanın, ceza vermenin bir faydası olmadığını öğrendim.