fatura fiş alın ki işletmeler vergilerini ödesin, ödesin ki hazine para dolsun. para dolsun, büyük şef oğluna gemi alsın. oğlu gemiyi işletsin para kazansın, o da ülke ekonomisine katkı sağlasın.
bu kadar mı? hayır değil!
devletin kurumları satılsın, gelir kaynakları yabancıların eline geçsin ama siz yine de faturanızı fişinizi alın ki vergilerini ödesinler, ekonomiye katkıda bulunsunlar. moda iskelesine gidin, malta köşkünde brunch yapın, fethipaşa yalısında düğün eyleyin, üsküdar iskelesinin orda çay için, sonra faturanızı fişinizi alın. alın ki devlet bir cebinden alıp diğer cebine koysun. (bkz: beltur)
ülke hiç üretmesin, üretim kaynakları baltalansın, sonra iş fatura-fişe kalsın!
aferin size fındık beyinli, at gözlüklü koyunlar. size gelen ambulansın aldığınız faturayla fişle geldiğini zannediyorsunuz değil mi? ya da hizmetleri hep bu alışveriş belgesi sayesinde kazandığınızı düşünüyorsunuz!. bunlar zaten bir şekilde ödeniyor. öyle ya da böyle devlet zaten bunu almasını biliyor. peki çalınanların, ceblere cukkalananların belgesini kim veriyor? büyük ihalelerin kimlere kaldığını, ne fiyatla kaldığını kimler biliyor? faturaymış fişmiş. adam iki tane ekmek, 5 tane yumurta satacak, bütün gün 1 kutu sakız satma derdine düşecek, sonra da ülke ekonomisine katkı sağlaması için bu adamdan hesap sorulacak, fiş istenecek fatura istenecek.
sen ülke olarak domatesi üretmek yerine, domatesi satandan vergi almaya çalışırsan, bir bok olamazsın. sen bir toplu iğneyi üretemeyip dışardan ithal ediyorsan, bunun da vergisini almaya çalışıyorsan, aldığın o vergi, bayramda çocuklara verilen cep harçlığını geçmez. iletişim hizmetinin gelirinin tümünü almak varken, niye vergisini devlet hazinesine katıyoruz sadece? bunun gibi bir çok eski devlet kurumunun tüm gelirini kârını kazanmak varken niye vergisi ile yetiniyoruz?
çünkü bu ülkede yatırım varsa, o da vatandaşı yatırmaktır. yüzükoyun bir şekilde...