avatar, sonradan gelen amerikalı arkadaşın ortamda sivrilip bir numara olması klişesiyle bezeli bir yapıt. amerikan filmlerinde çok sık önümüze sürülen bir durum bu. esas oğlan gelir bir takım icraatlerde bulunur, cesaret gösterileri sergiler ve ortamdaki herkesin kalbini kazanır. bu tür filmlerde ''seçilmiş kişi, özel kişi'' geyiği bulunmaktadır. güzel ve gaz verici müzikler eşliğinde seyirci duruma ısındırılır. devrilme, patlama sahneleriyle durum perçinlenir. ve olayların peşinden hemen sonra gelen öpüşme sahnesi başlar. aşağı yukaru bu tür filmlerin şablonu neredeyse aynıdır.
bu olayları aynı şekilde avatar filminde de görmekteyiz. ömrü boyunca dünyada yaşayan jake sully, sen kalkıp 2 ayda navi gezegeninin yani pandora nın en taşşaklı elemanı ol. bunlar inandırıcı olmayan gerçeği yansıtmayan betimlemeler, fakat sinema pazarında popüler kültür olarak oldukça tutulan bir şablon.
ayrıca gezegendeki diğer klanlar bana hiç inandırıcı gelmedi. age of empires havası vardı o sahnelerde. binlerce ışık yılı uzakta olan bir gezegendeki yerel halklar neden dünyadaki kabilelere bu kadar benziyor anlamak mümkün değil gerçekten.
filmin en coşku dolu anına değinecek olursak; kesinlikle jake sully nin toruk a sahip olduktan sonra onu kutsal ağaç eyva nın olduğu yere karizmatik bir şekilde indirmesiydi.
oscar alırsa eğer ayıp olur.