Erkek denilen cinsin, kadınlar karşısındaki aczini, tahayyül gücünü, fantezi yeteneğini, şeytani ihtiraslarını, müptezel zevklerini, zavallı boyun eğmişliğini görecek; şaşıracak, acıyacak, üzülecek, korkacak iğreneceksiniz.
* * *
Klasik Rus edebiyatının kurucusu sayılan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'e ait olduğu öne sürülen bir günlük, 1990'da Amerika'da yayınlandı ve edebiyat dünyasını birbirine kattı.
Türkçe'de Çiviyazıları Yayınları'ndan çıkan kitabı ben Puşkin'in anavatanında, Rusya'da okudum ve sayfaları çevirdikçe, niye dünyanın birbirine girdiğini anladım.
Ünlü Rus şairi, ömrünün son iki yılında tuttuğu bu günlükte, tüm günahlarını olanca yalınlığıyla kaleme almış, insanın kendine bile itiraf edemeyeceği arzularını sereserpe kağıda dökmüştü.
Güncenin, ölümünden 100 yıl sonra yayınlanmasını vasiyet etmişti.
O süre içinde "zamanın öğütücülüğü, ayıplanmayı en çok hak eden eylemleri bile, yalın tarihsel gerçeklere dönüştürecek"ti.
Ama öyle olmadı. Günceyi bitirip bir kenara koyduğunuzda anlıyorsunuz ki, 100 yıllık zaman dilimi, ne Puşkin'i ayıplanma cenderesinden kurtarabilmiş, ne de bütün bir erkek soyunu, Puşkin'in itiraf ettiği ihtirasların ortağı olarak çırılçıplak yakalanma paniğinden...
* * *
Bu, alabildiğine estetik bir dille yazılmış yarı pornografik anıların buram buram cinsellik kokan satırlarını süzdüğünüzde geriye çok temel bir erkek ikilemi kalıyor:
Sadakat ve ihanet...
Puşkin'in hayatı, "eşi ve başka kadınlar" olarak ikiye ayrılıyor.
Günlüğe yansıyan itiraflar silsilesi, "Başka kadınlar güzeldir" deyişine hak verdiriyor. Her bir satır, eşine onulmaz bir sevgiyle bağlı bir adamın, günahın davetine karşı koyamayışını, her seferinde şehveti diğer kadınlarda arayışını ve her kadında ömrü beş dakikayla birkaç yıl arasında değişen yeni bir hayatı kovalayışını eleveriyor.
"Ayrı olduğum zamanlar karımı çok özlüyorum" diyor Puşkin ve pişkinlikle devam ediyor: "Seyahatlerimde karım aklıma geldiğinde, öyle arzulu hale gelirim ki, etrafımdaki herhangi bir kadını düzmem gerekir."
Yaptığını ahlâksızlık saymakla birlikte güncesine bu tavrı meşrulaştıran teorik açıklamalar sıkıştırmaktan geri kalmıyor:
"Hiçbir kadın, kadınlar dünyasının yerine geçemez" diyor, "Bir gezgini, yolu üzerindeki değişik tapınaklarda dua etmek için durdu diye kim azarlayabilir? O, aynı tanrıya dua etmektedir."
* * *
Kitabın finali, erkek denilen muammanın hayret verici bir başka düğümünü resmediyor.
Güncesinde bazen günde beş kadınla yattığını anlatan, erotik ihanet sahnelerini, becerdiği fahişeleri, katıldığı seks gruplarını şehvetli ayrıntılarla sergileyen Puşkin, bir düelloda can veriyor.
Düellonun gerekçesi?
Karısının sadakatinden şüphelenmesi...
* * *
Nazım ustanın ruhuna hakaret olmazsa, onun dizelerini küçük değişikliklerle bu günceyi okuyacak kadınlara ithaf etmek isterim:
"işte erkekler, sizin erkekleriniz...
"Korkunç ve müessir elleri, kalın kıllı çeneleri, kocaman penisleriyle babanız, kocanız, yariniz..." *