anayasayı uygulamayan, yanlış uygulayan kurumlara olan itirazıdır. eleştiri yapmak veya itirazını bildirmek dayatma ve baskı olarak algılanıyorsa bu algı bozukluğu olan insanların suçudur. mesela 367 meselesine bakalım. anayasa, cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili maddede seçimin niteliklerini ayrıntılı açıklama yaptığı halde bir eski savcı çıkıp meclisin normal şartlarda nasıl toplandığı ile ilgili maddeyi ön plana çıkartıyor. fakat bu maddenin son cümlesinde başka bir hüküm yoksa bu uygulanır kelimesini görmezden geliyorlar. anayasa mahkemesi tarafından anayasa maddeleri lastik gibi çekilip açıkça belirlenen anayasa ve hukuk çiğnenirse buna itiraz etmeyecek ve eleştiri yapamayacak mı? bu eleştiriyi yapmak baskı mı?
aynı şekilde meclis başkan vekili güldal mumcu oturumda osman durmuş, başbakanın eşine varıncaya kadar kişisel meselelere girerken buna bir uyarı yapmayan, meclis yönetim geleneklerini, kurallarını hiçe sayan tavrı ile kavga çıkarıp olayı müdahale etmemesiyle büyütecek ve buna kimse itiraz etmeyecek miydi? itirazlarını bildirmek ne zamandan beri baskı oluyor? güldal mumcu meclis başkanvekili ve meclis bu ülkenin en büyük kurumu. meclisi adam gibi yönetmeyi becermeyip, beceriksizlik, umursamazlık veya bilinçli olarak kavga çıkmasına neden oluyorsa burda akp'nin itirazı son derece haklıdır. davos krizi neden çıkmıştı hatırlayalım. iki farklı devlet adamı aralarında birşey tartışmak için bulunurken toplantıyı yönetenin yanlı tavrı neticesi ortaya çıkmıştı. moderatör adam gibi yönetseydi bu kavga çıkarmıydı diye düşünmek lazım.
güldal mumcu, osman durmuş'un konuyla ilgili olmayan ve meclis iç tüzüğüne aykırı olduğu halde kişilerin eşlerine varıncaya kadar özel konulara girmesine müsaade ederse ve buna bir milletvekili yönetimini beğenmediğini, itirazını bildirmişse bunun nesi baskıdır.
geçenlerde elektrik faturam geldi. 1550 lira. eski parayla 1 milyar 550 milyon. okuyan görevli baştaki sıfırı 9 diye görmüş ve faturaya yazmış. telefonla yapılan itirazım kabul edilmedi, tekrar görevli gönderin okusun dedim kabul edilmedi ve mecburen tedaşa gidip itirazımı yaptım ve beni işimden gücümden alıkoyan bu uygulamaya ordakilere demediği bırakmayarak tepki gösterdim. bir haksızlığa itiraz etmek, onlara eleştiri yapmak haksızlık mı yoksa benim kişisel hakkım mı? ben bir kuruma baskı yapmış mı oldum.
demokratikleşmeden anlaşılan insanların anlayabildiği kadar. demokraside insanların düşüncelerini her durumda haklı veya haksız açıklaması gerekirken, birinin yaptığı yanlış uygulamayı eleştirmek baskı oluyor. yanlış uygulama yapan ve gücü elinde bulunduran burjuva* yeri gelip baskı altındayız diyor. kardeşim sende adam gibi görevini yerine getir, "kanunları uygula" demek kimsenin aklına gelmiyor veya militan tavırla işine gelmiyor.
insanların kurumlar tarafından hakları çiğnenirse buna itirazını bildirmek en temel hakkıdır.
kanunlar uygulayıcı kurumlarca uygulanmazsa veya kanunlar insanları mutlu etmiyorsa anarşi ve kavga çıkar. güldal mumcu'nun tarafsız olarak kuralları uygulaması gerekirken yönetim zaafı gösterip muhalif olduğu partinin başkanına, oy verenlerine hakaret edilmesine göz yumması terör doğurmuştur.
güldal mumcu'yu anlamak zor. anayasanın değiştirilemeyen maddelerinde "demokratik laik ve hukuk devleti" yazılı.
demokratik itirazını bildiriyorsun baskı diyor.
laikliğe aykırı biçimde sırf inançları yüzünden bir insana cephe alıyorsun. eşinin türbanından, peygamberliğinden bahsederek dini negatif yönde kullanmalarına müsaade ediyorsun.
hukuksuz biçimde kişisel konuşma yapılamayacak bir kürsüde bir kadının başörtüsünden, gataya alınmamasından bahseden birine müsaade ediyorsun.
bunlara uymayı reddettiğin için seni eleştireni suçlamakta hiç beis görmüyorsun.
o anayasanın değiştirilemeyen maddeleri orda yazmış ne fark eder uygulayıcı olması gereken kurum bunu keyfine göre uyguluyorsa olan kargaşa, kavgadır.
işin garibi bülent arınç baskı uyguladı diyor. biraz akıl ve mantık lazım. bülent arınç'ın meclis başkanına bir yaptırımı varmı ki baskı diyor. baskı dediğin bir başkasının elinde oyuncak olursan yapılabilir. meclisin kürsüsünü elinde tutacaksın, sonra orda sana yaptırım gücü olmayan birinin itirazını baskı diye niteleyeceksin. insan da biraz izan olur.
mağdur edebiyatı yapıp, gücü elinde bulunduranlar hem suçlu hem güçlü. birde karşı tarafı mağdur edebiyetı yapmakla suçlarlar. akp'yi hem mağdur et hem sonra baskı yaptılar mağdur oldum diye ağla. başbakanın dediği gibi utanın. güldal mumcu'yu bu tavrı nedeniyle kınıyorum. meclis başkanvekili partisini kenara bırakır, tarafsız olur.
edit: bazen çok garibime gidiyor. ben burda yazıyorum sonra başbakan veya akp'den biri çıkıp benim dediklerimin aynını söylüyor. gören de benim akp'nin basın yazılarını hazırladığımı zanneder.