tanım olarak izninizle sadece bakınız vermek istiyorum.
(bkz: üniversite)
apayrı tanımlar altında yüksek cehalet mühendisliği mi dersiniz, akademik katliam mı dersiniz, utah eyaleti merkezli yüksek uyutmacılık fakültesi mi dersiniz..bunu bilemem..konuya tam olarak vakıf olmayanlar için de olayı tüm çıplaklığıyla tek bir entriye dökecek ne vaktim ne de enerjim var.
namık kemal üniversitesi denen bir üniversite var. buranın bir de tıp fakültesi var. basit cümleler kuruyorum çünkü -de ve -da eklerinin hala ayrı yazılmadığı bir sözlükte anlaşılır olmak istiyorum. bir çocuğa anlatır gibi anlatabilirim ama bir öküze kristal bardakla su taşımayı öğretemem....lütfen bu paragraftan itibaren rahatsız olacaklar varsa bu yazıyı gönül rahatlığıyla okumayabilirler..kaybedecekleri sadece öküzlük sıfatı olacağı için kibar küfürlere de gelemem.
bu namık kemal üniversitesi tekirdağ ilimizde kurulmuş bir tabela üniversitedir. adı üniversitedir. ülkemizde üniversiteler bilimsel gerekçeler ve ihtiyaçlarla değil tamamen ekonomik ve toplumsal çıkar sağlama amaçlarıyla kurulur. ( bu paragrafın "orda bir köy var uzakta" türküsü eşliğinde okunması tavsiye edilir) üniversite demek öğrenci demek, tüketen bir topluluk demek, genç nüfus hareketi demek. ev kirası, emlakçı, esnaf ayrıntılarıyla boğulmayalım..neyse. (bkz: popülizm) (bkz: urfada oxford vardı da biz mi okumadık) falan filan.
ben aynanın veya madalyonun diğer tarafını anlatmak istiyorum.
ülkemizde tıp eğitimi üniversitelerde verilmektedir.
tıpta uzmanlık eğitimi ise maalesef sadece üniversitelerde değil, aynı zamanda sağlık bakanlığına bağlı "eğitim ve araştırma hastaneleri"nde de verilmektedir.
burada dikkatinizi, çevremizde pıtırak gibi çoğalmış olan "eğitim ve araştırma" hastanelerine çekmek isterim. bu sıfat da sadece tabela üzerindedir..köklü eğitim hastanelerini bu kapsam dışında zikretmek istesem de (bkz: haydarpaşa numune eğitim ve araştırma hastanesi) (bkz: dr.lütfi kırdar kartal eğitim ve araştırma hastanesi) (bkz: haseki eğitim ve araştırma hastanesi) vb. bu hastanelerin eğitim ve akademik formasyonlarının sadece tabela üzerinde kaldığını, tamamen hizmete yönelik kölelik kurumları olduğunu bir fırsat bulursam ayrı bir başlıkta irdelemek isterim.
sadede geleyim. bu eğitim hastanelerindeki klinik şeflerinin akademik ünvanları genellikle doçentlerdir. kanun gereği eğitim hastanelerindeki doçentler profesör ünvanı alamazlar. bu noktada imdada bu tabela üniversiteler yetişir. kağıt ve proje üzerinde kurulmuş, uygulama hastanesi ve akademik hiç bir esamesi olmayan bu üniversitelere geçici görevle atanılır. (eşşek gibi bakınız veriyorum müsadenizle: bu üniveristelerin tıp fakültelerinde bir uygulama hastanesi yok ve tüm olay kağıt üzerinde) ve tabi akademik olarak profesör olmasında bilimsel açıdan bir sakınca olmayan, ama eğitim hastanesinde doçent unvanına sıkışmış bir kişi buraya geçici görevle atandıktan sonra tüm yasal sınırlarından kurtulur, profesör olur.
orada okuyanlar kendini üniversite öğrencisi zanneder, mevcut iktidar heryere üniversite açarak topluma eğitim ve elitisizm getirdiğini zanneder, veya veya veya...en kötüsü...............
..........
............
birgün anneniz hasta olur ve hastaneye gidersiniz.........karşınızdakini doktor zannededersiniz...
ülkenizin ortadoğuda sayılı süper bir güç olduğunu zannedersiniz..
duble otobandaki asfaltın kalitesine bakıp kendinizi italyada bile zannedebilirsiniz...
çocuğunuz üniversitede okurken siz televizyonda dizi izlersiniz.......