hayat azgın bir boğa, ben kırmızı pelerin... insan büyüdükçe hayatı bu şekli alır. ama küçükken öyle midir? çocuk olmak güzel şey. mesela çocukken benim en büyük derdim bonibonumun bitmesiydi. ama sonra büyüdükçe sorumluluk almaya başladım. farklı dertlerim oluştu. mesela dedem ilaç hastasıydı. hap içmeyi acayip severdi. hap içince hasta olur diye, ben kendisinin hap kutusuna bonibon koymaya başladım. "ne güzel bu ilaçlar" diyordu, çok beğeniyordu. bu sefer de bonibon hastası oldu çıktı. önceden bonibonum bitiyor diye üzülen ben, bonibonlarımı dedeme yutturmaya başlamıştım.
terlik yediğim günler oldu benim... sefaletten ötürü değil, annem hep terlik fırlatıyordu. öyle bir fırlatırdı ki, böyle eline bile almazdı. oturduğu yerde ayağındaki terliği sallardı, trank diye o terliği ayağından fırlatırdı. sonra da geri isterdi.
neyse yaa nerden geldik buralara, anlatasım varmış. şu ayağını yere sürten çocuğu da anlatayım da konu kapansın. böyle kendini araba zanneden çocuk, boğa gibi bir ayağını yere sürter. genel olarak görüldüğü yerler; güney marmara ve akdeniz bölgesi'nin kıyı kesimleridir. ama kimi çocuklar yarışa başlamadan önce bunu yaptıklarında zaman kaybedebilirler. start çizgisinde ayağını yere sürterken yarışı kaybeden arkadaşım olmuştu. hoyratça taranmış saçları, esen rüzgarda dalgalanıyordu. yine de umut'la bakıyorlardı geleceğe... umut'a diyordu ki "oğlum biz süper eğleniyoruz, acayip komiğiz, hiç ayrılmayalım, askere bile beraber gidelim".