çok şanslı bir avuç insan için başa gelendir. alayı da kendisini bu şanslı azınlıktan sayar. oysa ki sadece birer sevgi pıtırcıklarıdır. birbirlerine bağlılıkları nick altı yalamalarından öteye geçmez. arkadaşlıkları ayar savaşlarında saf olmaktan ibarettir. bir yerde buluşur aynı masa etrafında 50 tane fotoğraf çekilir bunlar. iki laflarından birisi "canım"dır, "kuşum"dur. alt alta üst üste sayısız fotoları gören de vay be sözlük falan ne güzel dostluklar(!) böyle diye düşünür. oysa ki hepsi birer kağıttan kalelerdir. üfledin mi yıkılıverir, çünkü hiçbir zaman güvenmemişlerdir birbirlerine. sadece anlık "çıkar"ları için yüzlerine gülmüşlerdir. kâh birisini kendine ayarlamak, kâh organizatörlük adı altında birisinin nickini kendisine atlama tahtası olarak kullanmak falan gibi ucuz, önemsiz, sanal, iğrenç amaçları içinde "bakın benim ne kadar çok kankişim" var diyerekten tatmin ederler birbirlerini. zaten hiç düşmemiş olsalardı hayat onları o noktaya da getirmezdi.
gel zaman git zaman öyle ufak şeyler olur ki bu sıkı fıkı can ciğer kuzu sarmalarının bribirlerini sildikleri görülür. duyan şok olur. ah be sersemler aslında hiç dost olmamışlardır ki onlar. hepsi "heves"tir, "heves"in ürünü olmuştur ancak. buradaki insanların da bir son kullanma tarihi var. işin bitince basıyorsun tekmeyi ve gidiyorlar. hatta tekme basmaya da gerek yok, zaman bir öğüteç gibi geride bırakıyor eskinin "canım"larını.
peki kalıcı dostluk kaf dağının ardında mıdır burada? dostluk kavramından ne anladığına bağlı tamamen. eğer herkese ilk tanışmanda kanka ayağına yatan sümüklüböcek kıvamında bir tipsen tabi ki herkes senin dostundur. amma velakin mahremini açmakta bir sakınca görmeyeceğin birisi ancak senin dostun olabilirse işte o zaman fener'in avrupa'da bir kupa almasını görme olasılığı en yakın tahmini değerin olur.