hakkında oldukça fantastik tanımlar ve yorumlar duyabileceğiniz, para üzerine değil insana dair ülke. insanların küba' yı eleştirme noktaları; komünizm odaklı, sosyalizm odaklı, zenginlik odaklı, internet odaklı, özgürlük odaklı; saymakla bitmez. ve en önemlisi, aslında herkes içinde bulunduğu sistemden farklı işleyen bir yapıyı sindirme ve kavrama güçlüğü çekmektedir. eşitlik mi önemlidir, özgürlük mü? göreli mutlu tek tip bir yaşam mı, göreli mutsuz özgür bir yaşam mı? insanların içinden çıkamadığı ayrım budur. peki eşitliğin olmadığı bir "cennet" olabilir mi? belki de insanların cennet ve özgürlük tasviri yanlıştır. küba cennet değil belki ancak cehennem de değildir.
aslında insanlardaki cennet imgesi, küba' yı anlamak için hayati bir nokta oluşturuyor. nedir modern insanın cenneti diye sorsanız, size 2 kafası iyi eroinman ve 2 ayık normal birey getirsem, ikisinden de aşağı yukarı aynı tanımları duyarsınız. ve küba' yı cennet olmamakla suçlayanlar, öncelikle kendi cehennemlerini lanetlesinler. belki de küba cenneti, kendi cehennemlerini meşru kılmak adına uydurdukları bir yalandır. hatta sistem, bile bile kaynaksız bıraktığı küba' yı, kendi zıttıymış gibi gösterip, kölelerinin gözünde kendini vazgeçilmez ilan etmektedir. evet dar anlamda küba mevcut sistemin zıttıdır ancak tam anlamıyla değildir.
ayrıca nedir insanların küba eksenli özgürlük tanımları bir bakalım;
- internet
- araba
- para
bakın dikkat ederseniz "eşitlik" yok. ki zaten özgürlük ve eşitlik, bazı noktalarda birbiriyle çakışan kavramlardır ancak aralarındaki ilişki bir sarmal gibidir. aslında anti-küba zihniyetinin özü eşitlik-özgürlük çatışması da değildir. kapitalizmin çocuklarının küba' ya bakış açısını; platon' un magara alegorisi çok güzel açıklıyor. bu bağlamda varılan sonuç; küba' da doğmayan küba' yı anlayamaz. ve aynı durum kübalılar için de geçerlidir.
içinde bulunduğun sistemde, sen her ne kadar "çalışma" faktörünü yüceltip otuzbirini çeksen de, hükmü olan tek kader çizgisi şanslı bir doğumdur. eğer ki bir sistemde hayat çizgin %80 doğduğun yerin sosyal ve ekonomik yapısıyla şekilleniyorsa, sen özgür bir adam değilsin. sen sadece üzerine biçilen rolü ya göreli başarılı oynayan bir adamsın ya da başarısız. ancak küba' da nerede doğduğun önemli olmamıştır. sadece doğmak yeterlidir. bu açıdan küba' da insan yaşamı üzerine kumar oynanmamaktadır.
işin komik yanı ne biliyor musunuz; küba' yı eleştirirken internet, yeni araba, para gibi materyalist argümanlar kullanan ve özgürlük tanımları adeta paralize olmuş ağızlar, yeri geldi fight club' ı ayakta alkışladı, american beauty' ye ödüller verdi. şimdi sorarım size; internetin özgür kıldığı ve köleleştirdiği insanları oranlasak, sizce hangisi baskındır? tüketimin özgür kıldığı ve köleleştirdiği insanları da, paranın aynı şekilde. gerçekten bu soruya dürüstçe yanıt verdiğinde sonuç nedir? ben söyleyeyim; o özgürlük adına savunduğun materyallerin, özgür düşünceyi nasıl da baltaladığını görürsün. ve korkman da gerekir.
siz türkiye' yi istanbul, ankara, izmir' den ibaret sanıyorsanız yanılıyorsunuz. şu "ucube" küba' da 40 yıl kalsanız göremeyeceğiniz manzaraların yüzlerce katına sahne olmuş bir ülkedeyken, siz neyi referans alarak bana küba' yı başarısızlıkla suçluyorsunuz? bebek ölümleri, köy katliamları, terör, uyuşturucu, kaos, toplumsal depresyon, artan intihar oranı, hastane ölümleri, açlık, elektrik-yol-su-eğitim sıkıntısı, okuma yazma bilmeyen milyonlar, işsizlik vs. vs. vs. insanın bütün bunları yazmaya ne eli, ne de yüreği yeter. wikipedia' dan veya turist ağzıyla yapılan küba tanımıyla gelmeyin bana. sen küba' ya gider "nasıl yaşıyor bu insanlar" derken; avrupalı da türkiye' ye gelir "nasıl yaşıyor bu insanlar" der. neyi anlatıyorsun hala?
türkiye hakkında araştırma yapan bir yabancıya; hiç bir turist veya wikipedia, türkiye için şu saydıklarımın yüzde birini sayamaz. sadece duyacakları; turkish delight, bogaz, istanbül, sicak insanlar bok püsür. aynen bizim de küba hakkında sürekli aynı naneleri duymamız gibi.
siz sadece kapitalizmin boyalı duvarlarını gördünüz. avrupa' ya gittiniz ama banliyölerine uğramadınız. amerika' ya gittiniz ama meydanlarında kayboldunuz. siz "rüya" kapitalizmi de, "lanet" sosyalizmi de televizyondan seyrettiniz. belki de bu yüzden susmalısınız. küba kapitalizme kapılarını ardına kadar açsaydı ne mi olacaktı? tek farkı %5' lik dilimde devşirme bir zengin sınıfı olacak ve diğer %95 onlar için fakirleşecekti. yani tipik türkiye örneği.
yeri geldi inönü' yü, "cennet" vaadiyle kimsenin kanını ve emeğini satmadı ancak 3 gün aç kaldınız diye lanetlediniz; yeri geldi, 3 günlük "cennet" uğruna geleceğinizi dahi satmaktan gocunmayan özal' ı tanrısallaştırdınız. işte sistemin cennet kavramı aslında bu. insanın ruhunu dahi yük olarak gördüğü bir cennet bu.
demek küba özgür değil. ırak özgür, afganistan özgür, vietnam özgür, türkiye özgür, amerika özgür öyle mi? hayatında bir an bile özgür olamamış bireyler, küba' yı "özgürlük" adına yargılamasın. kısacası; bana kafesinin içinden özgürlüğü anlatma. zira sana en uzak olan şey, artık gerçeklikten sapmıştır.