bu sorunun cevabı "realizm" ile "retorik" arasındaki uyumsuzlukta duran arzunun yöneliminde aranabilir.
ve bu bir yaşam biçimi bile olabilir. Nihat doğan'ın suprematist olmadığı bir gerçek.
o zaman bize çizdiği bu tabloda eksik olan ne?
hiç.
o üçüncü dünya ülkesi insanlarının, gelenekler ile binalar arasına sıkışmış flu hayatlarına post-modern bir neşter atıyor.