devletin dini islamdır

entry42 galeri
    3.
  1. başlığı görünce bir arama yaptım internette ve tam da konuyla alakalı olarak can dündar'ın 13 nisan 1996 tarihli şu yazısına ulaştım.

    "Başlıktaki bu cümle bugün çoklarımıza şaşırtıcı gelse de Türkiye'nin ilk anayasasında yer alıyor­du. 1924 Anayasasının ikinci maddesi aynen şöyleydi:

    "Türkiye devletinin dini, din-i islamdır."



    Bildiğiniz gibi şimdi­lerde, orduyu din düş­manlığı yapmakla suç­layan ve Cumhurbaşkanı'nın halife olmasını öneren Refah Partisi bu maddeyi sık sık günde­me getiriyor ve "Ata­türk'ün anayasasında devletin dini vardı" di­yor.



    Bu tesbiti yapan Re­fahlılar nedense, sonra­dan o maddeye ne olduğundan pek söz etmiyor­lar, işte önceki gün, o maddeye olan şeyin 68. yıldönümüydü... Ama biz, böyle günleri genel­likle içi boşaltılmış, göstermelik kutlamalara dö­nüştürdüğümüzden, belki de en çok tartışılması gereken dönemde "laikliğin kabulü"nü, sıradan bir etkinlik olarak kutladık ve geçti. Oysa bugün yaşadığımız pek çok tartışmanın kökeninde 68

    yıl önce yapılan o değişiklik var.



    * * *



    Hadise şöyle başladı:

    Mustafa Kemal, 1923 yılının 15 Ocak gecesi, izmit Kasrı'nda istanbul gazetecileriyle uzun bir sohbet yaptı, izmir'e Türk
    bayrağı çekileli he­nüz 4 ay olmuştu. Zafer kesindi, saltanat kaldı­rılmıştı ama yerine ne konacağı henüz belli de­ğildi. Daha doğrusu, Mustafa Kemal, kafasında­ki "cumhuriyet" fikrini henüz dile getirmemişti. O gezi, bir tür "kamuoyu yoklaması"ydı. Buna öylesine önem veriyordu ki, b günün sabahında izmir'den annesinin ölüm haberi geldiği halde geziyi kesmedi. Mustafa Kemal'in bu ilk "basın toplantısı" tam 6 saat sürdü ve sabahın ilk ışıkla­rıyla dağılan gazetecilere, konuşulan çok önem­li konulardan bazılarını "şimdilik" yazmamaları söylendi.

    işte o "çok önemli" konulardan biri "din meselesi"ydi. Kılınçzade Hakkı Bey, Mustafa Ke­mal'e gecenin en zor sorusunu sorduğunda her­kes kulak kesilmişti:



    "-Paşa hazretleri, yeni hükümetin dini olacak mı?"

    "-Vardır efendim... islam dinidir, islam dini düşünce özgürlüğüne sahiptir."

    "-Yani hükümet bir dine bağlanacak mı?"

    "-Bağlanacak mı bağlanmayacak mı bilmem. Millet dinsiz değildir. Dindardır ve dini, islam dinidir."

    "-Şu halde, bir konu hakkında herkesin inan­cı ve düşüncesine göre bir fikir ortaya koymak noktasında, hükümet beni susturacaktır, çektir ki, sen bu konuda hükümetin düşündü gibi düşünmüyorsun."

    "-Hükümetin düşündüğü gibi hiç kimsenin düşünme zorunluluğu yoktur. Gerçek özgürlü­ğün geçerli olduğu bir memlekette vicdan öz­gürlüğü vardır veyahut yoktur. Olduktan sonra (herkes) vicdanının gerektirdiğini söyler."



    ***



    Mustafa Kemal, 4 yıl sonra okuyacağı "Nutuk"ta, o basın toplantısını hatırlatacak ve "yeni hükümetin dini olacak mı" sorusu gelince yaşa­dıklarını şöyle anlatacaktı:

    "Açıkça söyleyeyim ki bu soruyla karşılaşma­yı hiç de istemiyordum. Çünkü pek kısa olması gereken karşılığın o günkü koşullara göre ağ­zımdan çıkmasını henüz istemiyordum. (..Bu yüzden) gazetecinin sorusuna karşı 'Hükümetin dini olamaz' diyemedim, tersini söyledim. 'Var­dır efendim, islam dinidir' dedim, ama hemen, 'islam dininde düşünce özgürlüğü vardır' diye sözlerimi açıklamak ve yorumlamak gereğini duydum. Demek istedim ki hükümet, düşünce ve inançlara saygı göstermekle bağımlı ve yü­kümlüdür. Gazeteci verdiğim yanıtı elbette akla yatkın bulmadı ki, yeniden 'Yani hükümet bir dine bağlı olacak mı' diye sordu. 'Olacak mı, ol­mayacak mı bilmem' dedim, işi kapatmak iste­dim, ama kapatamadım. 'Öyleyse' dediler, 'her­hangi bir sorun üzerinde inançlarıma ve düşün­celerime* uygun bir görüş ortaya atmaktan hü­kümet beni yasaklayacaktır'.

    "O zaman iki şey düşündüm. Biri: 'Yeni Tür­kiye Devleti'nde her ergin kişi, dinini seçmekte özgür olmayacak mıdır' sorusu... Öbürü, Hoca Şükrü Efendi'nin 'islam halifeliğinin görevi şe­riat buyruğunu savunmakta Peygamberin yerini tutmaktır' sözleri... Oysa Hoca'nın dediklerini uygulamaya kalkışmak, ulusal egemenliği ve vicdan özgürlüğünü kaldırmaya çalışmaktı, öy­leyse devlet ve hükümet terimlerini ve millet meclislerinin görevlerini, din ve din kuralları kı­lığına sokarak kimler ve niçin aldatılacaktır? Gerçek bu olmakla birlikte, o gün izmit'te bu konuda gazetecilerle daha çok konuşmayı uy­gun bulmadım. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da yeni Anayasa yapılırken, 'laik hükü­met' teriminden 'dinsizlik' anlamı çıkarmaya eğilimli olanlara ve bundan yararlanmak iste­yenlere fırsat vermemek amacıyla yasanın 2. maddesini anlamsız kılan bir terimin konulma­sına göz yumulmuştur. Yeni Türkiye devletinin, çağdaş niteliği ile bağdaşmayan terimler, cum­huriyetçe o zaman için sakınca görülmeyen ödünlerdir. Ulus, anayasamızdan bu gereksiz terimleri ilk elverişli zamanda kaldırmalıdır."



    * * *



    Ve bu konuşmadan 6 ay sonra o "gereksiz te­rimler", Anayasa'dan kaldırıldı. 10 Nisan günü kutlanan "laiklik bayramı" işte bu anlama geli­yordu.

    68 yıl sonra gelin Mustafa Kemal'in aklındaki soruyu, bugün bir daha soralım:



    "Türkiye devletinde herkes düşüncelerini ve inançlarını savunmakta özgür müdür?""
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük