sana mutlu bir son hazırladım

entry13 galeri
    9.
  1. #6911148 no'lu entry'nin devamıdır.

    ___enkaz ve ceset___

    dedim ve elimdeki bıçağı göğsüne sapladım. max bir süre can çekişti ve yeniden doğdu veya öldü. her yer kan olmuşu. bir süre max'i izledim. max'le beraber vicdanım da can çekişiyordu. şimdi max'in bedeninden kurtulmam gerekiyordu. ama bir insanlığa bir işaret bir imza bırakmalıydım. bunları düşünürken max'i parçalarına ayırdım. ve parçalarını çöp torbasına yerleştirdim. en son sağ elini torbaya koyarken nasıl bir imza bırakacağım geldi aklıma.
    ___

    (dedektif james devam etmektedir)

    polis merkezinde geçen hafta işlenen cinayetle ilgileniyordum. yüzbaşı yanıma geldi ve kilisede bulunan şüpheli paket olduğunu ve ilgilenmem gerektiğini belirtti. ekibi toplayarak kiliseye gittik. en ön sırada siyah bir çöp torbası vardı, açılmıştı. adli tıp görevlileri paketin başında teoriler üretiyordu. paketin yanına gittim, kesilmiş bir adet el vardı.

    james: ne biliyoruz?
    görevli: muhtemelen dün gece kesilmiş. katilimiz acemi, birden çok kesim izi var.
    james: vücudun geri kalan parçaları hakkında bilgi var mı?
    görevli: hayır, diğer kiliselerle irtibata geçildi. muhtemelen her parçayı bir kiliseye
    bıraktı.
    james: o zaman bir satanistle veya ateistle karşı karşıya olabiliriz. parmak izleri araştırın ve haberdar edin.
    görevli: peki efendim.
    ___

    adli tıp uzmanıyla konuşurken yanıma yüzbaşı geldi.

    yüzbaşı: yeni bir seri katilimiz oldu.
    james: emin değiliz. intikam veya bir kurban olabilir.
    görevli: kurban olacağını sanmıyorum çünkü kurban edilseydi bedeni kiliseye bırakırlardı; intikam olsaydı katilimiz arkasında bir iz bırakmak istemezdi, bir imza. tek seçenek kalıyor yüzbaşımın dediği gibi yeni bir seri katil doğuyor olabilir.

    adli tıp görevisine dönerek

    james: tüm raporları ve kan analizlerini yarın masamda istiyorum.

    dedim, görevli kafasını onaylar bir şekilde salladı.

    james: ben merkeze geçiyorum yüzbaşım.
    yüzbaşı: tamam.
    ___

    (charles devam etmektedir)

    su içmek için mutfağa girdim. sandra da içerde yemek bir şeyler hazırlıyordu.

    sandra: acıktın mı? bir şeyler atıştırmak ister misin?
    charlesi: hayır teşekkür ederim.
    sandra: bu arada dün gece neredeydin?

    bir an afalladım, normal bir yaşam sürmek için kağıt üzerinde sevgilim vardı, bir de bu hesap vermeler.
    -- içses --
    charles: dün gece nerede miydim? max'le beraber bir bara gittik, içtik; max'i sarhoş ettikten sonra bunu bahane ederek evine götürmeyi teklif ettim ve kabul etti. daha sonra arabada max arabada sızdı ama ben garanti olsun diye hayvanları uyutmada kullandığımız uyuşturucudan enjekte ettim vücuduna. daha sonra babamdan kalan kasap dükkanına gittim, arabamı garaja park ettikten sonra gizli geçitleri kullanaraka asıl suç mahaline götürdüm max'i. demir masaya yatırıp, hareket etmesini engelleyecek şekilde bağladım. daha sonra uyanmasını bekledim ufak bir konuşma yaptık, önemsiz. max ağlamaya başladı, kimseye üzülmek yakışmaz diyerek, bıçakla suratını yaraladım; bu şekilde zoraki de olsa gülüyordu. ondan bir iz kalmasını istiyordum, bu yüzden fotoğrafını çektim. daha sonra max'e şoka girdi, ben de kendisini bu cehennemden kurtarıp, tanrının, kurtuluşun yanına göndermek için bıçağımı göğsüne sapladım. sonra o'nu parçalarına ayırdım sağ elinin bir kiliseye siyah çöp torbasına koyarak bıraktım. kalan parçalarını da yine siyah çöp torbalarına koydum ve denizde biraz açıldıktan sonra kalan parçaları da denizin derinliklerine bıraktım. tıpkı uçak kazasında ölenler gibi onların bedenleri de denizin ellerinde olmalıydı.
    -- içses --
    sandra: charles.
    charles: he.. iş yerinden bir arkadaşla buluşacağım demiştim ya.
    sandra: gece gelmedin.
    charles: işle alakalı bir görüşmeydi, iş yerine geçmek zorunda kaldık.

    nefret ettiğim şeylerden biridir böyle sorgulanmak. bir ilişki içinde de olsa bir özel hayat vardır ve buna saygı duyulmak zorundadır herkes, buna eşim de dahil. ama küçük oyunum için sandra ihtiyacım var bu yüzden şimdilik idare etmeliydim.

    charles: ben biraz televizyona bakıcam.
    sandra: tamam geliyorum ben de.

    içeri geçtim televizyonu açtım. merakla kanalları geziyordum, haber veren bir kanal arıyordum. sonunda bulmuştum. tam da geçirdiğimiz uçak kazasıyla ilgili bir haber sunuyorlardı. kazanın üzerinden neredeyse sekiz ay geçmişti tekrar haberlere çıktığına göre önemli bir gelişme olmalıydı.

    spiker: ...düşen uçağın enkazı tamamen okyanustan çıkartıldı ve uçağın kara kutusu yetkililere teslim edildi, yetkililer araştırmalarına devam ediyor.

    sandra: ne yapıyorsun bakalım?
    charles: haberleri izliyordum. baksana gene bizim uçağın haberini gösteriyorlar. kara kutuyu falan bulmuşlar, inceleyeceklermiş.
    sandra: bence bu uçağın düşürülmesinde başka bir olaylar var.
    chrales: nasıl yani?
    sandra: ne bileyim, uçakta bulunan birini veya birilerini öldürmek için, düşürülmüş olabilir.
    charles: bu kadarını yapabileceklerini sanmıyorum.
    sandra: daha önce yapıldı. bence olabilir, bu paranoyakça bir fikirden öte bir ihtimal. ki üzerinde bu kadar titrediklerine göre bir şey olabilir altında yani kaç aydır enkazı çıkarmaya uğraşıyorlar.

    sandra'nın dedikleri aklımı kurcalamıştı. evet, hak veriyorum o'na aslında, bunlar paranoyakça düşünceden öte bir ihtimal. yani bir hiç uğruna ölmüş olabilir maria.

    sandra: chrales?
    charles: efendim.
    sandra: iyi misin?

    dedi bu arada ben haberleri izlemeye devam ediyordum.

    spiker: ...kilisesinde bulunan el cinayet masası tarafından araştırılıyor. yapılan açıklamaya göre cinayeti işleyen kişinin acemi olduğu ve inançları doğrultusunda inandığı değere kurban olması için bu cinayeti işlemiş olabileceği öne sürüldü. kurban'ın kimliği tespit--
    sandra: neden kapattın televizyonu? merak ettim kimmiş?
    charles: kimliği tespit edildi demedi ki. ayrıca bu kadar kötü haber kötü etkiliyor. gerek yok bunlara, bak ben varım sen varsın.

    dedim gülerek.

    sandra: nolmuş bize?
    charles: olmadı ama yapabiliriz.

    sandra'da gülmeye başladı, öpüştük.
    ___

    yeni uyanmıştım, kahve almak için mutfağa girdim. bu sırada sandra'da uyanıp, arkamdan gelmiş. ben kahvemi doldururken arkamdan sarıldı. hoşuma gitmişti. kahvemden bir yudum aldım.

    charles: maria.

    dedim farkında olmayarak. sandra buna çok üzüldü. ve bir anda ellerini çekti üzerimden, bir anda soğudu.

    charles: özür dilerim.

    sandra sessizliğini bozmadı.

    charles: üzgünüm dedim ama.
    sandra: unutturabildim sanıyordum.
    charles: unutturamazsın, sadece geçmişte bırakmamı sağlayabilirsin.
    sandra: ama onu bile yapamamışım.
    charles: lütfen sandra.

    dedim. ve "...ikinci kurbanım sen ol istemiyorum sen bana daha lazımsın." dedim içimden.

    sandra: ben evime gitsem iyi olur bir süre.

    dedi ve mutfaktan çıktı. bir ilişki de olgunlaşmamış yönler. şimdi gidip o'na çiçekler alıcam, üzgün olduğumu belirticem... of.. sıkıcı, monoton bir iş. insanlar biraz daha anlayışlı olmalı, biraz daha olgun. bu sirada sandra geldi.

    sandra: ben kendi evime geçiyorum, bir süre ayrı olsak daha iyi olur heralde. zaten çok hızlı ilerledi.
    charles: sakin olur musun? ne oldu şimdi?
    sandra: ne mi oldu? enkaz.

    dedi ve çıktı evden.
    ___
    enkaz ve ceset
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük