Gece gündüz düşünüyorum. Rüyamda dahi insanların her şeylerini bağladıkları hiçliklerin hiç olma sebeplerini düşünüyorum.
Mektuplarımdan birinde yeni bir dünya inşa edişini izlediğimden söz etmiştim. Şüphesiz farklı bir şeyi kastetmiştim ama mutlak olarak şimdi kelimelerin daha da can buluşuna tanıklık ediyorum.
Her şey değişiyor. insanların seçimlerine olan bağlılık sebeplerini düşünüyorum. Düğümlerin önemli bir noktası bu olsa gerek. Her seçime yön veren bir inanç ve inançlara biat eden, daha kendini bulmadan inançlara yol olmuş adanmışlıklar varken, inançlara dahi neden saygı duymalı ki insan? inancın, inançlara saygı duymayı ahlak olarak öğretmesinden mi? O halde bu kör dövüşü niye?
Can acıtan bunca şeye susmak, hesap sormamak, bir bakıma özlüğümüzü bir çöküşe sürükleyenlere yardım etmek değil mi? Baştan kabul edilmiş kalıplara göre bir hayat yaşayıp inançlara uyduruyorsak, neden değerli olsunlar ki? Oysa kendimizi yeni bir dünya yaratıcısı olmaya davet etmiştik. Gayrılığımız ötekilikten değil, kalıplardan.
Yaratmak için ya tanrıyı öldürmeli -kalıplarından ve inançlarından sıyrılmak için- ya da bu kör dövüşünde şikayet etmekten vazgeçmeli. Tanrıyı bile öldürmeyi, yaratmayı göze alarak üstlendiğime göre, sana olan suskunluğum zafiyet mi? Kendime zorum her şeyi kaldırabilme gücüme olan inancımdan mı yoksa bu konuda sana olan güvensizliğimden mi? Uzayan yollarımda kanıyorken sen, bunları anlatmak neye yarar... Belki de unutmalısın hiçbir şeyi. Her şey olamadılar zira. Bir yakınmaydılar içinde. Pembe birer düştüler ara sıra gördüğün. (16:15)
Zamandan şikayet etmek boşa. Devam etmek gerek. Kalp atışlarımda inkar edemediğim sızım, tek derdim değil maalesef. Parçalanmış ruhlar görüyorum, kendilerine uzak ve kendilerine yabancı. Zamanın birinde de söylendiği gibi: "Her ruh, başka bir dünyaya aittir". (21:38)