öteki dünyanın öteki insanıyım. burada da öteki olduğumu fark etmek zor olmadı ama kabullenmek için iki haftanın geçmesi gerekmiş sanırım. sivil dünyaya yabancılığımı sevdiren mucizem olmuştun. eskimesini istemediğim lakin, zamana da doyuramadığımız cennetin ziyadesinde bu öteki dünyada yoksunluğunu en çok hissettiğim şey sensin.
dünyanın küçük alanlara sığdırıldığı, daha konsantre yaşandığı ve daha acımasız zaman saydığı bu ücralarda, her şeyin gerçek anlamının daha net görülmesiyle içimde biraz daha oyuluyorsun.
nefes alışlarımı çekilmez kılan ayrıntıların encamında sesini duymak ve mutlu olmak istedim. hatlardaki problemler yüzünden seni duyabildim ama beni duyamadın. bununla dahi yetinebilmeye sebepler bulabildiğim için şanslıyım. her şeye şikayet etmek ne zamanı ileri sarıyor, ne de daha mutlu olmaya yardımcı oluyor.
biliyorum ki şu an sana sarılamam. donunamam! öpemem güzel dudaklarından. dalamam yeşil gözlerinin denizine. ya da çıkardığında lenslerini, uzanamam kahve gözlerinin cennetine. tutamam ellerini ve çekemem nefesini ciğerlerime. ama ne şekilde olursa olsun sesini duymak ölesi güzel, ölesi özel.
şu an dokunabildiğim, aptal koridorlar. ihtiyaç duyduğum, sadece ışıkları. ne kadar soğuk olsa da betonları, seviyorum onları. öteki dünyada seni hatırlatacak bir detay daha hafızama kazıyorum. yabancı gözlerle bakıyor nöbetçiler ama inadına kucağına alıyor soğuk betonlar. sözlerin hisleri resmetmekte zorlandığı bu yutkunmada sana susuyorum. bil ki ruhun ısınsın. aptal mazeretler yormasın yüreğini. acıtmasın ve kanatmasın. ay tenli ruhun ruhuma sarılsın.