yaz tatilinde olup, erken kalkmaktır. dışarı çıkp taso oynarken bigün önce, bi gün sonra evde kalıp sabahtan akşama televizyonu izlemek, bir yandan dua edip bir yandan şükretmektir. küçücük ellerle ekmeğe uzanamamakktır. yemek yiyememek ama yine de televizyonu kapatmayı aklından bile geçirememktir. biraz da toz pembe bir hayatınız varsa yaşınız o an o saniye kaç olursa olsun, yediğiniz lokmanın boğazından aşağı inmediği ilk andır. deprem bölgesinden sağ kurtulmuş, ama sadece bedenini kurtarabilmiş, hikayelerini, arkadaşlarını, annesini babasını belki, belki yarın seni seviyorum diyeceği ilkokul aşkını kaybetmiş bir arkadaşa sahip olmaktır. onun için üzülmek. ona destek olmaya çalışmak bildiğn kısıtlı sayıda kelimeyle. omzuna ilk defa dokunmaktır birinin, ağlamasın diye. sonra da "ağla rahatlarsın" demektir ilk defa birine. destek olmak için eve gitmemektir. sınavdan kötü not almaktır o üzülmesin diye. en sevdiğin dizi varken televizyonda, o istedi diye dışarı çıkmaktır. donmaktır dışarda, kıçın buz tutuncaya kadar elerin mos mor oluncaya kadar dolaşmaktır.
17 ağustos 1999 saat 03:02 artık bir çok insan için hayatın çok farklı olduğu andır. duaların ardından şükredilen, neden denilen sonra tekrar şükredilen, hayatı, hayatları değiştiren andır.