(bkz: albert camus)'un ilk romanıdır.. ısrarla saçma duygusu ve saçma algısı üzerinde durduğu söylense de benim açımdan dikkati çeken daha önemli nokta romanın; aslında duygudan kendini soyutlamış, hayata karşı koymayı, direnmeyi, değiştirmeyi, dönüştürmeyi seçmemiş, böyle olunca da tesadüflerin götürdüğü yere gitmeyi ağır bulmamıştır. (bkz: Sabahattin Ali)'nin (bkz: içimizdeki düşman)'ın da; bizim isteğimiz dışında hayatın bize dayattığı şeyleri sonrasında kendimize asıl isteğimiz şeyin aslında o dayatılan şey olduğunu kendine kabul ettiren insan vardır, ancak yabancı'da durum biraz daha sert ve yalın bir şekilde, acılığıyla karşımızda durur. mersault karakteri tercih yapmıyordur ve öleceğini bile bile yaşıyordur, eğer ölecekse er-geç olmasının pek önemi yok gibidir ağırlıklı olarak. yorgun olmasının, uykusu geliyor olmasının bile savunmasını yapmaktan kendini alıkoyuyor olması vurucu derecede ağırdır aslında..