Yaşa takan da var, tekniğine de. Takmaya devam eden de olacaktır muhakkak. Ancak bir gerçek var, Lucas Neill Galatasaray'da. Sezonun ikinci yarısında Galatasaray'ın, iki senedir kan kaybeden bölgesine ilaç olmaya çalışacak. Antibiyotik gibi belki de. Uzun süreli kullanırsan seni ayakta tutar, lakin belinden soğuk almaya devam eden organizma, antibiyotikle ne kadar ayakta durur bilinmez.
Kariyerini, oynadığı takımları, yaşını, doğduğu yeri, doğmak istediği yeri, yaşadığı yerleri, istatistiklerini zaten boy boy okudunuz dün ve bugün. Biz farklı şeylerden bahsedelim. Yaşına takan var demiştik. Arsenal 35'lik Campbell'a geri dönüyorsa, City pahalı yıldızlarını bir kenara bırakıp 35'lik Sylvinho'yu, 33'lük Viera'yla tecrübe açığını kapatmaya çalışıyorsa, Liverpool Kyrgiakos'u, 36'lık Cannavaro'dan Juventus verim bekliyorsa, Milan'ın savunmasında 30 yaşının altında isim bulmakta zorlanıyorsak, 10 senedir Premier Lig'de düzenli olarak oynayan Neill'e dil uzatmak biraz abes kaçmaz mı?
Tekniğine de göz atan var. Neill takıma katılıp, maç oynamaya başladıkça da bu çatlak sesler daha da çoğalacaktır. Hagi vakası altında ezilen on numaralarla beraber, Popescu ile de ezilen bir dörtlümüz oldu herhalde. Neden her gelen, öncekilerle kıyaslanırsa artık? Şimdiden söyleyelim, Neill'den kimse, tek topla pozisyon yaratmasını, aldığı toplarla bire bir yapıp ceza sahasına dalmasını, orta saha oyuncularına sırtını kendi savunmalarına dönmeden top almasını sağlamasını beklemesin. Biz de bu tarz bir oyuncu beklerdik elbet. Ki Mirel Radoi gibi bir ismi ön plana attık. Lakin bu tarz oyuncuları bulmak kolay olmuyor. Hızlı olmasa da aklını kullanan, tekniğiyle zekasını birleştiren, sert, pes etmeyen, profesyonel. Bulursanız Popescu gibi birini, zaten omurgaya bir iki takviye ile dört sene şampiyon oluyor, Avrupa'da başarı yakalıyorsunuz.
Ucuz olmalıydı elbette. Tecrübeli olmalıydı. Var olan lig yarışını, rakipleri, UEFA Avrupa Ligi'ni de düşündüğümüzde geldiği gibi verim vermesini ümit edeceğiniz bir oyuncu bulmak durumundaydınız. Nitekim Elano gibi bir adaptasyon devresi geçirmesi, ligin bitmesi anlamına gelirdi. O herkesin beklediği Popevari bir stoper olmayacaksa en azından sert olmalıydı, joker olabilmeliydi, sağ stopere aşina olmalıydı. Takım ruhunu bozabilecek bir karakterde olmamalı, maç seçen kendini profesyonel sanan amatörlerin biride olmamalıydı. Kadroda olan diğer stoperlerden fark yaratması için en azından ikinci hamlesinin de hızlı ve etkili olması gerekliydi.
Bu kriterlere uyan isimlerden biriydi Lucas Neill. Tek tek başlayalım. Sözleşmesi sezon sonunda bitecek bir oyuncu evet, lakin verilen para karşılanabilecek bir meblağ. 10 senedir Premier Lig'de oynayan bir tecrübe Lucas Neill. Everton'dan forma ve zinde geliyor. Sezon sonu Güney Afrika yolunu düşünürsek, zaten performansını belli bir çizgide tutması gerekiyor. Uyum sorununu çabuk atlatmasında vatandaşı Harry Kewell ve Premier Lig'den diğer tanıdıkları faydalı olacaktır muhakkak. Sert, geri adım atmayı sevmeyen, rakip forvetlerin karşılarında gördüklerinde bir iki adım geri atmayı düşünebilecekleri bir yapıda. Ki geçmişte de vukuatları var. Asıl yeri, Premier Lig'de uzun süre oynadığı, hani öyle çok bindirmeler yapmasa da, yerini iyi muhafaza edip, bekin defansif görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiği sağ bek pozisyonu.
Evet, Lescott'un City'ye gidişi, Jagielka'nın, Neville'in ve Distin'in sakatlanması sonrası Heitinga ile beraber sezon başında takıma katılmıştı. Sakatlıklardan ve özellikle savunma hattından çok çekti bu sezon David Moyes. Phil Neville döndü. Yobo iki ay kadar önce Liverpool maçında sakatlanıp Tottenham maçında dönmüş lakin 15 dakika dayanmıştı. Yobo'nun da üç hafta içinde sahalara döneceği yazılıp çiziliyor. Kimbilir belki de geçen sene City maçında sakatlanan Jagielka'nın dönüş süresi yaklaşmıştır. En az altı ay demişlerdi o sakatlık sonrası. Sekiz ay geçti. Bu tür nedenler Moyes'in bu transfere yeşil ışık yakmasına sebep olmuş olabilir.
Popescu tarzı bir stoper değil elbette. Nitekim Türkiye'de de o tarz bir stoper yok şu anda. Ne Lugano'nun, ne Bilica'nın, ne de çok teknik diye methedilen Sivok'un tek topta birilerini pozisyona soktuğunu, birebir yapıp rakip kaleye indiklerini (bunu en son Luciano yapıyordu, Fenerbahçe taraftarları da ona yanından vız gelip tırıs geçen Avrupa'lı forvetlere rağmen katlanmak durumunda kalıyordu.) görmedim. Bulmakta zor demiştik daha önce. Lakin Neill'de öyle çok kötü tekniğe sahip bir oyuncu da değil. Nitekim, Premier Lig'de oynadığı sezonlarda onun en önemli özelliği olarak liderliği, disiplini, azmi olarak gösterildi. Zayıf yönleri yokmuydu? Elbette. Özellikle birebirlerdeki hızı, bazen gözünü karartıp yaptığı sert müdahaleleri. Çok komple bir stoper değil Neill belki. Ancak bizim ihtiyacımız olan yönleri de gerçekten çok belirgin. Bireysel hızı çok iyi olmamasına rağmen, özellikle sırtı dönük santraforlara müdahalelerde çok seri. Vücuduyla bozmasını bilen, hırpalamayı seven Neill iyi de bir profesyonel. Ki olmasaydı, zaten uzun süreler Premier Lig'de barınamazdı.
Geri kalanı, verebileceklerini, başarılı olup olamayacağını, yarıştığımız kulvarlarda bize net katkılar verip veremeyeceğini zaman gösterecek. Bizim elimizden gelen, Galatasaray'dan geçen yolunun açık olmasını dilemek. Hoş geldin Lucas.