duygu katliamıdır.
yamandır. hiçbir el, o acıya derman hazırlayamaz. kişi, melonkoli cumhuriyeti vatandaşı olmuştur. sezen dinlenir. her daim duman altıdır gözler. kollar fazlalık gelir kişiye, sarılıp böğürme arzusu taşımaktadır. topraktan yetişen, baş döndüren, tüm nefes argümanları, o vakit mubah olmuştur. geceler uykusuz, gündüzler zaten onsuzdur. anlamı yoktur hiç bir metanın. hatta rengi kara ise bu duygunun, semavi hissiyat belirir. kişimiz kilo kaybeder. retina yukarıya kayar. hitap şeklindeki tüm özneler, onun ismidir. tüm yüklemler, seviyorum.
müzik dinler. slow, milli marşıdır artık. belirsiz bir noktaya kitlenip dakikalarca kalabilir. kilit anında hiçbir sesi duymaz. ismini çoğu kez beşinci tekrarın da, "uykudan korkarak uyanmış tepkisi"ni gösterir. artık araf ehlidir.
günlerin pek önemi yoktur. pazartesi onsuz geçmiş, salı da onsuz geçecektir. o an'a kadar kulak arkası edilenler, perde kalkmışcasına belirmeye başlar. jöle saçları terk etmiştir. halı saha maçında gol filelere değil, bu ayrılığa atılır. yazı yazmaya bu dönem başlanır. günlük bir paket sigara rekoru, ve kapşonu takarak kat edilen 8 kilometrelik koşu parkuru aynı dönemdir. duyguların ve bünyenin tutarsız halleri paraleldir. "çivi çiviyi söker, aşık olmalıyım bir başkasına" mantığı asla işe yaramaz.
severek ayrılınan muhterem, teknik olarak dört yıl unutamaz. ruh yapısında açtığı derin yaralar hatıra olarak saklanır, günün hiç umulmadık anlarında, kalbi burkarak "unutamadın hala" dedirtir. duygusallığın teğet geçtiği en alakasız yerde, kalabalık içinde yürürken mesela, ağlarsın. ama yüzün bir gram renk değiştirmez. süzülen bir damla yaş için, kirpik kaçtı muamelesi yapman, bu hissiyata yapılmış hainlik midir, yoksa kazandırdığı anlam mı bilinmez. ***
(bkz: severek unutmak)