henüz daha kendini tanıyamamış bireylerin, en belirgin kriterleri elbette boy, pos, endam olacaktır. kendi kimlik ve kişiliklerine ulaşamamış kişiler, henüz kendilerini bile daha tanımamışken, bir vesile ile kısa elektriklenmelerle aşık olurlar ve kapılırlar. aşık olduktan sonra da zaten diğer her şey anlamsız kalır. sevgilinin her bir kötü kusuru bile bir güzel özellik gelir insana. kör olur görüp seçemez seçemez ki zaten seçme kriteri de yoktur, eleği yoktur, yaşamında kurduğu kıstaslar yoktur...
iki genç her hangi bir yerde karşılaştırlar ve sonunda artık evlenmeye karar verirler. dünya toz pembedir, tüm griler ve siyahlar sürekli pembeye dönüşüyordur...
ve evlenirler...
kısa bir süre sonra her ikisi de normal hayatlarında yaşadıkları tavır ve haraketle yaşayacaklardır. aslında yeni yeni tanıyorlardır birbirlerini. o diğerinin diş macunun ortadan sıkmasına takar, diğeri de onun çoraplarını salonda çıkarmasına, didişmeler zamanla sürtüşmeye gider ve asıl kavga olabilecek noktalara değinilmeye başlanır.
senin annen şöyle dedi, hayır senin baban dı onu diyen tartışmaları ayyuka çıkar zamanla bunlardan her ikiside sürekli yara alır.
her tartışmada her ikisi de birbirlerinin tüm kötü yön ve davranışlarını bir çırpıda söylerler ki (asla karıştırmaması gereken noktadır) dedik ya kimlik ve kişilikleri oturmamış boy pos evlilikleri diye bu tür evlilikler de birbirlerini yaralayan ardı arkası gelmeyen sürtüşmelerle artık bir tanesinin pes edip yeter demesiyle nihayetine ulaşır...
evlilikler henüz kimlik ve kişilikleri oturmamış daha kendini yetiştirememiş ne isteyip ne istemediği konusunda dengesizlikler için olan kişilerin buluşmasıyla zaten bitiş noktasına gelmesidir... bu tür evlilikler ne kadar sürer?...