forrest gump

entry944 galeri video5
    31.
  1. devam*

    ansızın bir haber gelir. forrest'ı annesi hastalanmıştır. hemen koşarak gider * annesi kanser olmuştur. aralarında geçen konuşma çok acıklıdır. annesi ''tanrının sana verdikleri ile en iyisini yapmak zorundasın. her insan kendi kaderini kendisi çizer'' ve ''hayat bir çikolata kutusu gibidir... içinde ne olduğunu asla bilmezsin...'' der... annesi forrest'a bazı şeyleri anlatmak için mutlaka bir yol bulurdur zaten... bir salı günü de annesi ölür...

    alabama eyaleti'nin ileri gelenleri bu savaş kahramanı , ulusal şöhret , karides teknesi kaptanı , profesyonel ping pong oyuncusu adama bir iş teklif eder. o da futbol sahasının cimlerini biçmek * işi kabul etmiştir. hem de bedavaya biçmektedir! parasının bir kısmını da bir mevye şirketine yatırmıştır. ismi de galiba apple dı. onu aramışlar ve ''artık para konusunda sıkıntınız kalmadı'' demişler. * annesinin demesine göre ''insanın ancak ihtiyacı kadar serveti olabilir. gerisi gösterişe girer''miş. o yüzden forrest da paranın bir kısmını kiliseye verir. yeni bir kilise yaptırır. bir miktarını da hastaneye... yalnız asıl bomba burdadır. bir miktar parayı da bubba'nın annnesi verir!
    aynı anlaşmada olduğu gibi. %50 sini !!! *

    artık annesi de gitmiştir. forrest'ın geceleri yapacak biryokken düşündüğü tek kişi vardır, o da jenny! ve bir gün; çıkar gelir jenny! yeninde köfte ve patates gibi olurlar! forrest ona evlenme teklif eder ama kabul etmez. fakat kendini de forrest'a sunar bir gece... ertesi gün de ortadan kaybolur...
    sabah uyandığında jenny'yi bulamaz. o gün hiçbir neden yokken içinden kosma isteği geçer ve koşmaya başlar. oradaki replikler aynen;
    '' yolun sonuna kadar koştum ve oraya varınca kasabanın sonuna kadar koşayım dedim. sıcaklardan bitkin düşen başkan carter , oraya vardığım zaman greenbow bölgesi'ni boydan boya koşayım dedim. oraya kadar koştuğuma göre bari büyük alabama eyaleti'ni koşarak geçeyim dedim. ben de öyle yaptım. alabama'yı koşarak geçtim. ortada hiçbir neden yokken koşmaya devam ettim. okyanusa kadar koştum. * sonra oraya vardığımda hazır oraya gelmişken , geri dönüp yoluma devam edeyim dedim. başka bir okyanusa gelmişken hazır buraya kadar gelmişken geri dönüp yoluma devam edebilirim dedim. uykum geldiğinde uyudum , acıkınca yemek yedim. şeye gitmem gerekince... bilirsiniz... gittim.''
    *- yani sadece koştun?
    - evet

    koşarken sadece jenny'yi düşünen forrest amerikayı en son 4.kez geçiyordu benim gördüğüm kadarıyla. daha sonra onun yaptığını bir tepki olarak görüp ona katılanlar ve ondan yardım istemek için gelenler oldu. sonra daha cok katılan oldu. birileri bütün insanlara umut verdiğini söyledi.
    kendisine yardım etmesini isteyen ve tampon etiketi işindeki bir adam yanında koşarken aralarında şöyle bir dialog geçer;
    - bana yardım edebilir misin acaba? tampon etiketi işindeyim. bana iyi bir slogan lazım ve siz insanlara umut verdiğiniz için bana yardım edebileceğinizi düşünmüştüm.
    - hey ahbap az önce kocaman bir köpek bokuna bastın! olur böyle vakalar! * *
    - ne, bok mu?
    artık tamponlarda ''shit happens'' yazmaktadır. birkaç yıl sonra duymuştur ki , adam o işten çok para kazanmış ve zengin olmuş.

    yine öyle koştuğu başka bir gün; tüm parasını t-shirt işinde kaybeden bir adam yüzünü bir t-shirt'e basmak istedi. ancak pek iyi çizemiyordu ve fotoğraf kamerası da yoktu. o arada oradan geçmekte olan bir kamyon, onu ve adamı çamur içinde bıraktı. adam elinde getirdiği t-shirt ü verdi ve ''al bunu kullan. zaten bu rengi kimse beğenmiyor!'' dedi. forrest da yüzünü t-shitt'e sildi. adam t-shirt'ü geri aldığında üzerinde beliren : ) işareti işi bitirmişti zaten... birkaç yıl sonra duymuş ki , o adam da t-shirt için güzel bir fikir bulmuş ve çok para kazanmış... *

    artık forrest'a eşlik eden tonlarca adam vardır. hepsi de arkasından koşar. annesi hep derdi ki ''ilerlemeden önce hep geçmişini arkana al.'' sonra düşündü ve koşmasının nedeninin bu olduğunu anladı. 3 yıl 2 ay 14 gün 16 saat koşmuştu...
    ve bir anda durdu!!! ve ağzından şu cümleler çıktı;

    - çok yoruldum. galiba eve gideceğim...

    arkasındakiler şaşkındır. ''peki biz ne yapacağız?'' dediler, cevap vermedi. evine döndü. ve başka yine vurulmuştu * *
    jenny'den bir mektup almıştı. onu ziyaret edip edemeyeceğini soruyordu. o da şu anda bunun için o bankta oturuyordu. otobüsünü bekliyordu. yanındaki kadın adresi sordu. o da söyledi. kadın ona otobüse binmesinin gereksiz olduğunu , gideceği yerin bir iki sokak ileride oldugunu söyledi. o da hemen koşarak gitti *

    jenny'yi buldu. bir de çocuğu vardı, forrest. forrest gump! onun çocuğuydu. jenny ile forrest'in. hem de cok zeki idi...
    bir süre konuştular. jenny ona kendisinde bir virüs olduğunu ve doktorların bir şey yapamadığını söyledi. ardından da evlenme teklif etti! forrest kabul etti. evlendiler... bir süre beraber yaşadılar fakat... bir cumartesi sabahı jenny de gitmişti...

    filmin sonu çok duygulsaldı. forrest jenny'yi her zaman oturdukları ağacın altına gömdürmüştü ve orda yaptığı konuşma...
    ''bir cumartesi sabahı öldün. ve ben seni ağacımızın altına gömdürdüm. babanın evini buldozerle yerle bir ettirdim. 'annem hep ölüm yaşamın bir parçasıdır' derdi. öyle olmamasını dilerdim. küçük forrest gayet iyi. yakında yine okula başlayacak.
    ve ben hergün onun kahvaltısını , öğlen ve akşam yemeğini yapıyorum. hergün saçını taramasını , dişlerini fırçalamasını sağlıyorum. ona ping pong öğretiyorum. oldukça iyi. sık sık balık tutuyoruz. her gece bir kitap okuyoruz. o çok zeki jenny... onunla çok gurur duyardın. ben duyuyorum... sana bir mektup yazdı. benim okuyamayacağımı söyledi. okumamam gerekiyor... o yüzden senin için buraya bırakıyorum. * *. annem mi haklıydı yoksa teğmen dan mı bilemiyorum. herkesin bir kaderi var mı bilemiyorum. yoksa rüzgara kapılmış gibi tesadüfen oraya buraya mı sürükelniyoruz? bence her ikisi de doğru. belki ikisi de aynı anda oluyor... fakat seni özlüyorum jenny...
    bir şeye ihtiyacın olursa , ben uzaklarda olmayacağım...'' der ve gider... arkasından bir anda bir sürü kuş uçuşur... beli de... evet evet oldu bence... *

    daha sonra küçük forrest'ı okul otobüsüne bindirirken , kendisinin de bir zamanlar yaşadığı o klasik dialog yaşanır. otobüs şoforü kadın;
    - bunun okul otobüsü olduğunun farkındasın değil mi?
    - elbette. siz dorothy harris siniz ben de forrest gump'ım. *
    babasına el sallar ve gider küçük forrest. orada öylece kala kalan forrest'ın ayağının dibinden havalanan küçük bir kuş tüyü çok şey anlatarak uzaklaşır ve izleyiciye de böyle harika bir filmi izlemiş olmanın zevkini doyasıya yaşamak kalır...

    eveeett.. koskoca filmi anlattım ben burda. hayatımda birçbir filmi bu kadar ayrıntılı bir şekilde anlatmaıştım kimseye. sebebi de belki bundan önce bu kadar güzel bir film izlememiş olmamdı, bilemiyorum...
    peki bu entry'yi kimin için yazdım?
    bu filmi izlememişlerin burdan okuyup filmin ne olduğunu öğrenmesi için mi?
    hayır kesinlikle değil. bu film izlenmeli. burdan okuyarak benim burda şu anda hissetiklerimi hissedemez kimse.
    peki filmi izlemişler için mi?
    o da değil galiba. zaten filmi izlemiş olanların bu entry'yi okuduklarında yüzlerinde küçük bir gülümseme belirecek. tıpkı filmi izlerken olduğu gibi...
    peki kim için?
    ben bu entry'yi kendim için yazdım arkadaş. subjektif bir entry evet. belki formata da aykırı ama hiçbir yerden kesip biçmeden , kendim yazdım... zaten bunu da subjektif diye silen birisi olursa sözlüğü bırakırım, sebebim de forrest olur *
    hani forrest sebep yokken koşuyorya ben de sebep yokken yazdım işte... canım istedi.. şimdi de çok yoruldum. galiba ara vereceğim *

    ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerden bu film kesinlikle. sebebi de içerisinde saflık , temizlik , aile bağları , savaş , arkadaşlık vb.. ne ararsanız var. daha ne diyeyim izleyin işte... mutlaka izleyin..

    --spoiler--
    66 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük