küçükken her akşam sokak oyunundan eve dönüşte, köşebaşındaki bakkalın önünde bir çocuk görürdüm. asosyal ötesiydi. tahminimce bu dalda verilebilecek bi nobel ödülü olsaydı, önümüzdeki 28 yıllık süreçte tek ve en güçlü adayı(kavramdaki 7 hatayı bulun) bu çocuk olurdu.
jelibon sömürmek ve atari parçalamakla geçen çocukluk yıllarım boyunca, bu çocuğu görürdüm lakin üzerinde hiç düşünmezdim. çocukluk işte, hayatımdaki öncelik sıralamamda pokemon tasolarından, ne biliim power rangerstan falan çok sonra gelirdi duygusallık. belki de gelmezdi. aslında gençliğimde de gelmedi. yoksa.. yok yok olamaz..
çocukluk işte, mahallede kedi falan öldürür, böcekleri diri diri yakar, penceresi açık evlerin perdelerini tutuşturmaya çalışırdık.. şaka şaka.. küfretmeyin lan tamam şakaydı. ama var böyle tipler. yeri gelmişken onların da amına koyayım.
her neyse biz konumuza dönelim. işte bu çocuğun da yegane oyun arkadaşı, morumsu hayal penceremden gördüğüm kadarıyla bir psp idi. yok yok yanlış gördüm, psp yok tabi o zamanlar(bak bi şey daha öğrendin kötü mü oldu), bir yoyo idi. aslında çocuğu siktir et, bu yoyo olayı başlı başına bi tapik konusu da, şimdi zamanı değil.
evet bu çocuk yoyosuyla fazlaca haşır neşirdi. yani ben ikiliden hiç birini yanıbaşında diğeri yokken görmedim. uykuları bile berabermiş. hatta aldığım duyumlara göre çocuğu bi kaç defa yoyoyla konuşurken bulmuşlar. işin ilginç tarafı yoyo da konuşuyomuş*.
yalnız gariplikler dizisi bu olaylarla bitmiyordu. bu çocuk yoyoyu da hiç bilinen oynama şekliyle oynamazdı. yani bizim alışık olduğumuz yöntem, ipin boşluktaki tarafının elde tutulup basit harmonik hareketlerle yukarıdan aşağıya sallanarak bu aptal döngüden mutlu olunmasıyken; eleman, ipini kesip attığı adeta iki boyuttan müteşekkil yoyoyu bildiğin futbol topu gibi kullanırdı.
başlangıçtan günümüze tam bir tuhaflıklar abidesi olan bu çocuk, futyoyoyla başlayan kariyerini futbola terfi ederek devam ettirmişti. yani oyuncu olarak değil, yiyici olarak. ergen dönemlerinde de yedi yirmidört futbol maçlarının karşısında görürdük kendini. yalnız bu sefer bakkalın dışından içine yatay geçiş yapmış vaziyette. tüm hayatını istemli olarak 5 metrekarelik bi alana sığdırmak da ayrı bi ecayibiyet olsa gerek.
uzun yıllar oldu. çok zamandır görmezdim kendisini. sosyal hayatında bir devrim yaparak internetle tanışmışmış, bi de en son anketörlük yaptığı haberi geldiydi bi dosttan. yalnız anketörlük dediysem, sözlük anketörlüğü.
inanmadıydım, doğruymuş. ne diim, hayırlısı olsun.
dikkat: bu entry 3 gün içinde kendini imha edecektir. ortaya yazılmış olup, kimse üstüne alınıp türlü vazifelere soyunmasındır.
dikkat 2: entry hala kendini imha etmediyse bize ulaşın,