sovyetler birliği’ndeki gibi dinin sosyal köklerini kurutmaya çalışmadıysa da, radikal adımlar atarak, dinin toplumsal yaşamın her noktasına nüfuz ettiği eski düzeni 10-15 yıl gibi kısa bir sürede tarihe gömmek ve yerine batılı tarzda modern, laik ve elbette türk bir toplum inşa etmek gibi devasa bir iddia taşıyordu. sonuç olarak, cumhuriyet laikliğinin fransa’dan esinlenen tepeden inmeci tarzı, halkla seçkinler arasındaki yabancılaşmayı iyice arttırdı. ve tabiki bu isteyerek varılmış bir sonuçtur. cumhuriyet aydını kendini, toplumun aydınlanmaya muhtaç diye tanımladığı kesimlerinden ayırmayı seçmişti. bu tercihin günümüzde de devam ettiği görünüyor.
ingiliz tarihçi arnold j. toynbee, 1925’te çağdaşlaşma sorunu karşısında islâm toplumlarının tepkilerini açıklamak için herodcular-zelotlar şeklinde bir kavram çifti kullanır. hz. isa zamanında hellenizm’in baskısıyla yahudilikte doğan iki karşıt gruptan biri olan zelotlar kendilerininken daha güçlü bir uygarlıkla karşılınca korku ve tiksintiye kapılıp, dışarıdan gelen güce karşı olan her şeye sıkı sıkıya sarılmışlardı. adını kral büyük herod’dan alan öteki grup ise hellenlerin üstünlüğünü kabul ederek onlara hayranlık duymayı ve onları taklit etmeyi seçmişti. toynbee, vahabileri ve sünusileri zelot püritenliğine, batılılaşmacı osmanlıları ise herodcu taklitçiliğe örnek verir. teşbihte hata aranmaz derler ya; yeni zelotlarımız batı kökenli her şeye karşı öfke ve tiksinti duymaya son vermezse, yeni herodcularımız da taklitçilikten vazgeçip yaratıcı olmayı başaramazsa geleceğimiz pek de parlak gözükmüyor.