ruhlar aleminden, gerçek hayatımız olan ahirete bir köprüdür hayat. başlangıçta çok uzun gibi gelen fakat yaşlandığımızda sadece bir kaç gün gibi yaşadığımızı sandığımız aslında kısacık bir köprü.
yolculuğa başlamamız bir tünelden geçerek olur ki bu ana rahmidir. güvenliğin doruklarını yaşadığımız, sığındığımız etrafımızda koruyucu bir çercevenin bulunduğu enmutlu saadet yuvamız. sonra vaktimiz gelir ve gözlerimizi açarız köprünün başında. ve rahman bizi kendi kadar sevecek olan ve herşeyimize tüm acizliğimize katlanacak anne ve babamıza hediye eder. yaşamımızın cocukluk yıllarını onların sevgisiyle ve ilgiseyle devam ederken bir kiraz ağacına çıkamadığımızda mesela, ya da ilk aşık olduğumuzda gençlik evremiz başlar ve hayata atılmış oluruz. iyisi, kötüsü, sıkıntılarıyla köprünün üzerindeki taşlar, camurlar, güneş, yağmur bazen de kar fırtınaları girer ömrümüze. gönül yakar, gönül yaralar, yaralanırız. yaşamın nihayi amacının farkına varamayan insan ile niçin yaratıldığının farkına varan insanın arasında hayatı algılamada, karşılamada, yaşamada büyük ölçüde farklılıklar vardır...
üzerimizde oluşan ve başımıza gelen acılarla hayatın en derin sularına batıp çıkarız ve nihayi ömür sonlarında tahlil ederiz tüm yaptıklarımızı cünkü artık indiğimiz derin sulara inip de çıkmama vakti yaklaşmıştır. işte bu son demlerimizde o hiç geçmeyen zamanların aslında ne kadar da kısacık olduğunu fark ederiz. yaşamın gerçek gayesine ulaşıp, niçin yaratıldık sorunu bulduğumuz ve rabbin vuslatına erdiğimiz zaman verdiğimizde son nefesimizi. huzur içinde o köprüden gerçek hayat olan tarafa geçmiş oluruz...( farketmesek de hoş geçilecek zaten bu köprü)
nedensiz sebepsiz hiçbir sıkıntı olmayacağı gibi çözümsüz hiçbir dert de yoktur. kainat öyle bir düzendedir ki her şey zıddıyla kaimdir. ve böylelikle devamı sağlanır..